Uzmanlar, toplumda ‘akciğerlerde sertleşme’ olarak bilinen pulmoner fibrozun, tedavide gecikildiğinde solunum yetmezliğine yol açabilen bir hastalık olduğuna dikkat çekiyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nur Dilek Bakan, pulmoner fibroz hastalığında erken teşhis ve tedavinin yaşamsal öneme sahip olduğuna dikkat çekti. Bakan, “Günümüzde bu hastalığın henüz kesin çözümü olmasa da akciğerlerde oluşan hasarın ilerlemesini önlemek, semptomları en aza indirerek hastanın yaşam kalitesini yükseltmek mümkün olabiliyor. Tedaviye erken dönemde başlandığında fibrozun ilerlemesini durdurmada veya yavaşlatmada daha etkili sonuçlar alınıyor. Erken teşhis için nefes darlığı şikayetinde zaman kaybetmeden mutlaka hekime başvurulmalıdır.” dedi.
DÜNYADA 1.5 MİLYON KİŞİYİ ETKİLİYOR!
Prof. Dr. Nur Dilek Bakan, şöyle devam etti: “Pulmoner fibroz, yani akciğer fibrozu geliştiğinde, akciğerlerin iç yüzeyini kaplayan hava kesecikleri ve akciğer dokusunun destekleyici yapıları zarar görüyor. Akciğerin bu yapılarının kalınlaşıp sertleşerek esnekliğini kaybetmeleri, içimize solunumla çektiğimiz oksijenin kanımıza geçişine engel oluyor. Bunun sonucunda nefes darlığı gelişmeye başlıyor ve ilerleyince solunum yetmezliğine neden olabiliyor. Dünyada tanı konulan 1-1,5 milyon pulmoner fibroz hastası olduğu belirtiliyor. Ancak tanı konulmamış hastalar da düşünüldüğünde gerçek rakamın daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Türk Toraks Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre; ülkemizde her yıl yaklaşık 4 bin kişiye pulmoner fibroz tanısı konuluyor.”
PEK ÇOK SEBEBİ OLABİLİYOR
Pulmoner fibroza neden olabilen pek çok etkenin olduğunu söyleyen Bakan, “Bağdokusu hastalıkları (romatoid artrit, skleroderma gibi), çeşitli kimyasal gazlar gibi mesleksel veya çevresel maruziyetler ya da bazı ilaçlar bu hastalığa en sık yol açan nedenler. Pulmoner fibroza sebep olabilecek bir etken bulunamazsa ‘idyopatik pulmoner fibroz’ olarak adlandırılıyor. Bilgisayarlı tomografi, solunum fonksiyon testleri, bronkoskopi ile akciğerden alınan yıkantı sıvısı veya biyopsi ile nadiren cerrahi akciğer biyopsisi de hastalığın teşhisinde kullanılan en önemli araçları oluşturuyor.” diye konuştu.
NEFES DARLIĞI SİNSİ İLERLİYOR!
“Nefes darlığı, öksürük (çoğunlukla kuru), morarma, yorgunluk ve kilo kaybı, bu hastalığın başlıca belirtilerini oluşturuyor.” diyen Prof. Dr. Nur Dilek Bakan, nefes darlığının genellikle sinsi şekilde ortaya çıktığını ve giderek ilerlediğini vurgulayarak, “Hastalığın erken evrelerinde belirtiler pek anlaşılmıyor. En tipik yakınması olan nefes darlığı erken evrelerde ancak merdiven çıkmak ve koşmak gibi zorlu aktivitelerde gelişiyor. Hastalar hekime başvurduklarında sıklıkla altı ay veya daha uzun bir süredir var olan nefes darlığından yakınıyorlar. Bu nedenle hastalığın tanı ve tedavisinde gecikmeler yaşanıyor. Nefes darlığı çok önemli bir belirtidir, her durumda hekime başvurmayı gerektirir.” ifadelerini kullandı.
HASTALIĞIN SEYRİ HASTAYA GÖRE DEĞİŞEBİLİYOR
Bakan, “Pulmoner fibrozun klinik seyri değişken olduğu için nasıl ilerleyeceğini öngörmek genellikle zordur. Aynı pulmoner fibroz tipine sahip hastaların doğal seyri dahi değişkenlik gösterebiliyor; bazı hastalarda daha hızlı kötüleşme yaşanırken, bazılarında ise daha durağan bir seyir görülüyor. Bu nedenle pulmoner fibrozun tedavisinin kişiye özel olarak planlanıyor. Günümüzde bu hastalığı tamamen durduracak bir tedavi henüz mevcut değil. Akciğerlerde oluşan hasar da geri döndürülemiyor. Dolayısıyla akciğerde gelişen hasarın ilerlemesini önlemeyi amaçlayan tedaviler uygulanıyor. Tedaviye rağmen ilerleyen durumlarda ise kesin çözüm için akciğer nakli gerekebiliyor.” şeklinde konuştu. (İLKHA)