Bu yazıyı kaleme alırken, annesi hayatta olmayan ve gerçek bir anne merhametiyle karşılaşmayan tüm okuyucularımızdan af diliyorum.
Yazıp yazmamak arasında karasız kaldım fakat her okuyanın kendinden bir parça bulacağından müsterih olarak kaleme aldım.
Anneler günü. Annelerimizin günü, çoğu kişi bu özel ve güzel günlerin tek bir gün ile sınırlı kalmamasını savunup tasvip etmese de, ülkemizde kutlanan değerli bir gün olarak karşılanıyor.
Gelenek halinde idame ettiriyoruz fakat tam olarak nedir anne, nedir bu günün anlam ve önemi, anne olmadığım için bilmiyorum. Ancak gördüğüm ve yaşadığım kadarıyla anlatabilirim.
Yaşadığım şehirde sokaklarda dilenen birçok çocuk görüyorum. Belki ihtiyaçtan belki de kazanılan rahat paradan geçimini sağlayan ailelerin çocukları. Benim her karşılaştığımda üzerine düşündüğüm bir durum.
Aklımdan geçen binlerce soruyla birlikte vicdanımın sesini kısıp, kulak veriyorum evrene istişare ediyoruz her defasında.
Fakat mantığıma bir türlü oturmayan gerçeklerle yüzleştiriyorum yüzümü.
Aklımdan geçen “her doğuran anne olamaz” sözü yankılanıyor kafamın içinde.
Merhametimizi, vicdanımızı ellerindeki baskül ve peçetelerle sömüren birçok çocuk. Üstelik geçip giden hayatlarından bilinçsiz bir şekilde yaşıyorlar.
Kim sorumlusu bu durumun? Anne, baba, yaşayış tarzı, ekonomi, alışkanlık, kazanılan kolay para her hangisiyse sebep kabullenemiyorum, konduramıyorum.
Üstelik gerçekken bu durum, yapamıyorum almıyor içim. Bil mukabele diyen bir çok insanla karşılaştım, lakin yapabildiğimiz tek şey durum üzerinde münakaşa etmek ve çocukların annelerini, anneliklerini sorgulamak.
Buzdağının görünmeyen kısmı da var tabi. Aynanın diğer yüzü, o yüzdeki anneler. Eşini kaybedip zor şartlarda tek başına çocuğunu büyütenden tutun, yüzüğünü satıp çocuğunu okutan, çocuğunun geleceği için kendi hayatını hiçe sayan, onlarla arkadaş, dost olan anneler.
Yahut bunun aksi olan, tekmelerle çocuklarını uyandıran, ona hep fazlalık muamelesi yapan, kötü giden hayatından çocuğunu sorumlu tutan, bozuk psikolojisini bahane sunup çocuğuna şiddet uygulayan birçok kadın.
Anne diyemiyorum, çünkü büyüyen o çocukların çokta sağlıklı birey olduklarına şahit olamadım ve sorumlusu anneleri.
Çok değer verdiğim bir hocamın şu cümlesini hiç unutamıyorum,
“Annem iyi bir kadındı, bilinsizdi lakin çok fedakâr bir kadındı”.
Belki de birçoğumuzun annesini konumlandıra bileceği tek cümle bu.
Evet,benim annem çok fedakar fakat bilinçsiz.Olsun, o anlatamadı ama ben onu çok iyi anladım. Çünkü bende anneyim, çünkü bende kadınım, çünkü ben çok güzel empati yapıyorum diğen,binlerce insanla konuştum bu durumu.
Çok güzel geri dönüşlerle tatmin ettim kendimi. Sizinde içinizde yenemediğiniz,yenildiğiniz hangi duygu varsa annenize karşı,bir kadın,bir anne olarak empati duysunu en zirvede tutarak düşünmenizi naçizane fikrimle öneriyorum.Eminim size iyi gelecektir.
Hasılıkelâm başta annem olmak üzere,annesini kaybeden,annelik duygusunu hiç tatmayan,anne şefkatinden yoksun kalan,anne adaylarının ve gelecekteki tüm annelerin,kadınların gününü kutluyorum.
Kadın her zaman kutsaldır,bu değerinizi öldürmeyin.
Sevgiyle kalın.
YORUMLAR