HÜMEZE SURESİ (8)
Bağışlayan ve esirgeyen yüce Allah’ın adıyla.O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun emriyle .
Hümeze suresinin son ayeti.
9. “(Kendileri de) Dikilip yükseltilmiş sütunlarda bağlanacaklardır.”
Kendileri de direklere bağlanmış oldukları halde. Zaten kapılar kapanmış, sürgüler çekilmiş de bir de ebediyen kurtulma ümitleri kalmasın diye hem cehennemin kapılarına direkler dikilmiş, hem de elleri ayakları dikilmiş direklere prangalanmıştır. Veya onların yüreklerine kadar işleyecek ateşin alevleri direkler gibi yükselecektir. Allah korusun gerçekten tüyler ürpertici, dayanılmaz bir manzara…
Öyleyse dünyada Allah’ın istediği biçimde bir hayat yaşamak zorundayız. Dünyada mal-mülk peşine takılarak, dünyayı kucaklama sevdasına kapılarak, dünyaya kazık çakma cinnetine tutularak Allah’ın kitabından habersiz bir hayatın içine düşmeyelim. Malımıza, servetimize güvenerek insanlara tepeden bakmaya, insanları hor görmeye, insanları bunlarla değerlendirmeye kalkışmayalım. Müstekbirleşmeyelim. Allah’ın kitabına ve Resûlü’nün sünnetine karşı eyvallahsız davranmayalım. Burada Allah’ın istediği kullukları ifa ederek imtihanı kazanıp kendimizi bu ateşten kurtarmaya bakalım.
Hümeze süresini Allah’ın izniyle bitirdik. Rabbim istediği gibi anlayıp, gereği gibi iman edip amele dönüştürmeyi hepimize nasip buyursun. Sübhaneke Allahümme ve bihamdik. Eşhedü en la ilahe illa ente. Estağfiruke ve etûbü ileyk.
AYETİ KERİME:
Kur’an ışığından yüz çeviren bu münâfıkların durumunu, bakın şu misal ne güzel anlatıyor:
“Onların durumu, ateş yakıp etrafı güzelce aydınlatmaya çalışan bir adamın çevresinde toplanıp, ateşin aydınlığından istifade eden insanların hâline benzer. Bu örnekte ateş yakan kişi Hz. Muhammed; yaktığı ateş de, güneş gibi parlak mesajıyla inkâr ve cehâlet karanlıklarını yok eden Kur’an’dır: Ateş alev alev yanıp etrafını aydınlatmaya başlayınca, adâlet ve doğruluk ilkelerine dayalı İslâm sistemi topluma egemen olmaya başlar. Bu durum, adâlete susamış mazlum halkı sevince boğarken, karanlık ortamda her türlü zulüm ve haksızlığı yapmaya alışmış olan zâlimleri çileden çıkarır. Herkes gibi ışığı gören ve başlangıçta iman etme imkânına sahip olan bu insanlar; kibir, ihtirâs, kıskançlık, çıkarcılık gibi sebeplerle ilâhî mesaja karşı düşmanca tavır takınırlar. Kan ve gözyaşıyla beslenen kölelik düzenlerinin sarsılmaya başladığını görünce de, ışığa karşı amansız bir savaş başlatırlar. Bunun üzerine, Allah’ın insan için varettiği yaratılış kanunları devreye girer: Allah, bu nankörlerin gözlerinin nurunu ve hakîkati görme yeteneklerini ellerinden geri alarak, onları karanlıklar içinde bırakır ve böylece, ışık kaynağının yanı başında, kopkoyu inkâr karanlığına gömülürler. Öyle ki, artık en apaçık delilleri, en açık mucizeleri bile görmezler.” Bakara.17.
HADİSİ ŞERİFLER:
*.Ebû Hüreyre r.a’den gelen rivayette, Peygamber s.a.v şöyle buyurmuştur: — “Zenginlik, mal çokluğunda değildir. Gerçek zenginlik ancak nef¬sin (kalbin) zengin olmasıdır.» buyurmaktadır. 276.
*. îbni Abbas r.a şöyle buyurdu:«— Resülullah (s.a.v), hayır işlemekte insanla-rın en cömerdi idi. En cömertli bulunduğu hali de Ramazan’da, Cebrail (Aleyhisselâm) ‘le karşılaştığı vakitte idi. Cibril, Ramazan’da her gece onunla karşılaşırdı. Resülullah sav ona Kur’ân’ı arz ederdi. Peygamber’e Cebrail mülâki olduğu zaman, Resülullah s hayır işlemekte, devamlı rahmet döken rüzgâr gibiydi.» diye buyurmaktadır
*.Cabir ra.’den gelen rivayette: «— Peygamber (Sav) ‘den bir şey istenmiş de, “Hayır!” dediği, vakî olmamıştır.»diye buyurmuştur. 279.
EFENDİMİZ S.A.V’DEN DUA:
“Allah’ım! Dediğimiz gibi hamda,övmeye ve övülmeye ancak sen layıksın. Dediğimizden de hayırlısına layıksın. Allah’ım, Namazım, duam ve ibadetlerim senin içindir. Senin için yaşar,senin yolunda ölürüm.En sonunda sana varacağım.Bütün servetim senin içindir. Allah’ım, Kabir azabından, kalbime gelen (Şeytanın)vesvesesinden ve işlerimin dağınıklığından sana sığınırım.Allah’ım, senden,rüzgarların getirdiği yağmurdan hayır ve bereket isterim.Yağmurların ve fırtınaların getireceği afetlerden,zarar ve ziyanlardan sana sığınırım.” 44.
BEDİ’UZZAMAN HZ:
21.MEKTUP:
Dokuzuncu Kelime:
‘HAYIR O’NUN ELİNDEDİR’ Yani, her hayır Onun elindedir. Her yaptığınız hayrat Onun defterine geçer. Her işlediğiniz a’mâl-i saliha, yanında kaydedilir. İşte, şu kelime, cin ve inse nidâ edip müjde veriyor. Diyor ki:
Ey biçareler! Mezaristana göçtüğünüz vakit, “Eyvah, malımız harap olup sa’yimiz hebâ oldu. Şu güzel ve geniş dünyadan gidip dar bir toprağa girdik” demeyiniz, feryad edip meyus olmayınız. Çünkü sizin her şeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfâtını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl sizi celb edip yeraltında muvakkaten durdurur, sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.
Evet, geçen baharın defter-i a’mâlinin sayfaları ve hidemâtının sandukçaları olan tohumları, çekirdekleri muhafaza eden ve ikinci baharda gayet şâşaalı, belki yüz derece aslından daha bereketli bir tarzda muhafaza eden, neşreden Kadîr-i Zülcelâl, elbette sizin de netâic-i hayatınızı öyle muhafaza ediyor ve hizmetinize pek kesretli bir surette mükâfat verecektir
HZ ALİ R.A:
Bir hayır gördünüz mü, ona yardım edin, bir şer gördünüz mü, bırakın onu, gidin. Çünkü Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, Resülullah s.a.v: “Ey Âdemoğlu, hayır işle, şerri bırak; o vakit cömert olur, orta yolu bulursun” buyurmuştur.
Bilin ki zulüm üç kısımdır: Bir zulüm var, bağışlanmaz, bir zulüm var, terk edilmez; cezâsı verilir; bir zulüm var, bağışlanır, cezası aranmaz. Bağışlanmayan zulüm. Allah’a şirk koşmaktır. Yüce Allah, “Gerçekten de Allah kendisine şirk koşanı bağışlamaz” buyurmuştur. Bağışlanan zulüm, kulun bâzı küçük şeylerde, hoş olmayan işlerde kendisine zulmetmesidir. Terk edilmeyen zulümse, kulların birbirlerine zulmüdür. Burada kısâs pek çetindir; o da bıçakla yaralamak, kamçıyla vurmak değildir; bunlar, onun yanında pek küçük kalır, pek ehemmiyetsiz sayılır.
NECİP FAZIL KISAKÜREK:
*. Sual ; ey veli, insan nasıl olmalı, söyle!
Cevap : son anda nasıl olacaksa hep öyle!
*Dostlarım ev eşyamdı, bir bir gitti diyorum
Artık boş odalarda ölümü bekliyorum
S’ADİ ŞİRAZİ:
• Bir düşmana üstün geldiğin zaman onu incitme zaten kendi derdi kendine yeter.
• Büyük kalarak yaşamanın şartı odur ki her küçüğün kim olduğunu bilesin…
YORUMLAR