Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mahsum Cihangir

İnsanlar ve Hayvanlar (1)

İnsanlarla hayvanların müşterek özellikleri; ikisinin de yaptıkları işlerde ve hizmetlerde nefisleri için bir haz, lezzet ve ücret aramalarıdır.

Hayvanın lezzet ve hazzı, sadece dünyevîdir, bizzat yaptığı işin içindedir ve o âna mahsustur. Onlar, yaptıkları işlerden tam bir zevk ve lezzet alırlar.

İnsanın ise, iki türlü lezzet ve ücreti vardır.

Biri: Cüz’idir, hayvanidir, muacceldir. Yani, dünyada verilir, yaptığı işe vukuu anında peşin terettüp eder.

Meselâ, insanın hayır yaptığında ferahlaması ve sevinmesi, kötülük yaptığında da vicdan azabı duyması; bir nevi, yapılan işe dünyada verilen ücret veya cezadır.

İkincisi: Küllidir, melekidir, müecceldir. Yani, âhirette verilecektir.

İnsanın hayvanlardan ve diğer varlıklardan farkına gelince:

İnsanın mahiyeti ulvîdir, kıymeti yüksektir, olgunlaşma ve gelişmesine sınır yoktur. Hayvanların ise mahiyetleri cüz’idir, kıymetleri şahsidir, olgunlaşmaları mahduttur.

İnsanın her bir ferdi, hayvanların bir nev’ine mukabil gelebilecek bir külliyet ve camiiyete sahiptir. Hayvanların binlerce nev’inin yaptığı vazifeleri, bir tek insan nev’i mükemmel şekilde yapabilmektedir.

İnsanın bu geniş kabiliyeti, ulviyet ve kemâli şu sebebten ileri gelmektedir: Cenâb-ı Hak insanların kuvvelerine ve duygularına yaratılıştan bir hudut çizmemiş, bir kayıt koymamış, serbest bırakmıştır. Halbuki hayvanların kuvve ve duyguları sınırlıdır.

Yaratılıştan kayıtlıdır. İnsanın ise her bir kuvvesi hadsiz bir mesafede dolaşabilme vasfına sahiptir. Bu sayede insan, Cenâb-ı Hakk’ın bütün isimlerine mazhar olabilmektedir.

Eğer duygularına sınır konulsaydı, insanın da istidat ve kabiliyetleri, hayvan gibi dar bir daire içinde sıkışıp kalır, Cenâb-ı Hakk’ın binbir esmasının aynası ve mazharı olamazdı. (*) İnsanın duygularının sınırsızlığı, onu aynı zamanda sonsuz bir terakki ve tedenniye de mazhar etmiştir. (Bk: Mektubat, 340.)

*İnsanın duygularının sınırsız olduğuna bir misâl: İnsan hırs ile bütün dünya kendine verilse “hel min mezîd” yani “daha yok mu?” diyecektir.

Resûl-i Ekrem’den (S.A.V.) bu hususta şöyle bir hadîs-i şerif rivayet edilir: “İnsanoğlunun mal ve altın dolu iki vadisi olsa (kanaat etmeyip) üçüncü bir vadiyi de ister. O’nun karnını ancak toprak doldurur.” (Müslim, II, 725, K. Zekât)

Cenâb-ı Hak, insanın bu duygularına yaratılıştan bir sınır çiz-memekle beraber, tamamen başıboş da bırakmamış, gönderdiği Şeriat ve Peygamberlerle onlara bir hudut tayin etmiştir.

İnsanı, bu duygularını, cüz’i iradesini sarfederek yasal sınırlar içinde tatmin etmek ve kullanmakla mükellef tutmuştur. İnsanın imtihan edilmesinin mânâsı da böylece gerçekleşmektedir.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER