Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sabahattin Hamidi

RAMAZAN SOHBETİ (16)

HÜMEZE SURESİ.(1)

Nüzul sıralamasına göre 32,Mushafa göre 104. sırada olan Hümeze suresi Mekke’de nazil olmuştur.9 Ayetten oluşmaktadır.

Hamd yalnız ve yalnız âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm Allah’ın Resul’üne, O’nun pâk aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.

“Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla”

                Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:

1. İftira, dedikodu ve gıybet yaparak insanları çekiştiren; kaş-göz işaretleriyle onları aşağılayıp alaya alan her küstahın vay hâline!

2. Hiç durmadan servet yığan, yığdıklarını sayıp duran her zalimin! Öyle büyük bir aldanış içindedir ki o;

3. Malı mülkü, kendisini sonsuza dek yaşatacak sanır.

4. Hayır, asla! Çünkü o, cehennemde Hutame’ye atılacaktır!

5. Bilir misin, nedir bu Hutame?

6. Allah tarafından tutuşturulmuş bir ateştir!

7. Tâ gönüllere işleyen korkunç bir ateş!

8. İşte bu ateş, onların üzerine kilitlenecek,

9. Ve sonsuza dek azap içinde kalacaklar; yüksek sütunlar arasında, çelik prangalarla bağlanmış bir hâlde!

   Sürede malına, servetine ve konumuna güvenerek müminlerle alay eden, insanlara tepeden bakan, insanları ayıplayan, insanların iffet ve namuslarına dil uzatan, istihza ve alaylarla mü’minleri çekiştirip küçük düşüren bir insan tiplemesinden söz edilmektedir. Her şeyi malla, mülkle, makamla, mevki ile değerlendiren müstekbir bir insan tipi. Tüm gücüyle mal mülk toplamaya, servet yığmaya yönelen, topladıklarıyla övünüp böbürlenen ve dünyada ebedî kalacakmış gibi plan program yapmaya çalışan bu yüzden de ahiretle ilgilenecek zamanı kalmayan kişinin kötülüğü anlatılır.

Malının kendisini ebedî kılacağını zanneden, malıyla ebedîleş-meyi hesap eden ve malı sayesinde ahiretteki hesabının hafifletileceğini uman kişinin cehenneme gideceği anlatılır.

Başkalarını hakir ve zelil etmeyi âdet haline getiren o kişi bazılarını parmakla gösterir, bazılarını da söz ile işaret eder. Bazılarına nasipleri dolayısıyla ta’n eder. Bazı şahısları da kötülüğe bağlar. Bazılarını yüzüne karşı aşağılar, bazılarını da gıybet eder. Laf taşıyarak dostlar arasında kavga ve huzursuzluk çıkarır, kardeşlerin arasını bozar. Başkalarını kötü isimle çağırır, onlarla alay eder ve eksikliklerini ortaya çıkarır.

Bu vesileyle o adi tip (ve onun gibileri) mallarını saymakta ve saydıkça zevk almaktadırlar. İçinden kötü bir duygu onu insan şeref ve haysiyetini çiğnemeye, diliyle insanları çekiştirip alay etmeye itmektedir. Bu tasvir şahsiyetten yoksun ve imandan mahrum olan beşer ruhunun iğrenç, çirkin ve adi bir tasviridir. İslâm, ahlâkî yüceliğe değer verdiği için bu derece düşük ve adi ruhları nefretle karşılar. Bunun için alay ve istihzayı yasaklar. Çeşitli yerlerde onu bunu kınamayı reddeder. Burada bu derece çirkin ve iğrenç olarak zikredilip bunun yanı sıra tehditlerin yer alması demek oluyor ki, o devirde bir takım müşrikler Resulullah sav aleyhine ve mü’minlere karşı böyle davranmaktaydılar. Bu gerçek dün onlara karşı uygulanmış, günümüzde de yine müşrikleri arattırmayacak derecede müslümanlara karşı uygulanırlığı devam etmektedir. Ayetlerin anlatımı yarın inş.

                                                                                                   DEVAMI YARIN,,,

 

 

AYETİ KERİME:

“Rabb’inin sözleri hem doğruluk hem de adâlet bakımından sözlerin en mükemmelidir. Aklını kullanan her insan, bu kitabın yalnızca doğruları dile getirdiğini, istediği hayat tarzının insanlığın kurtuluşunu sağlayacak tek çözüm yolu olduğunu ve ortaya koyduğu temel prensiplerin adâletin ta kendisi olduğunu görecektir. Ve bu kitap, insanlık var oldukça güneş gibi parlamaya devam edecektir! Zira hiçbir güç, O’nun sözlerini bozup değiştiremeyecektir! Öyle ya, O her şeyi işitmekte, her şeyi bilmektedir.” (EN’AM,115)

O hâlde, ey hakîkat yolunun yolcusu! Allah yolunda tek başına kalmış olsan bile, asla yılgınlığa düşmeyecek, kararlılıkla yoluna devam edeceksin. Unutma ki:

Yeryüzünde bulunan insanların çoğu, kendilerine itaat edip gösterdikleri yolu izlediğin takdirde seni Allah’ın yolundan çevirirler! Zira onlar, vahyin ve aklın gereklerine göre değil, ancak keyif ve zanlarına göre hareket eder ve dâimâ yalan söylerler!” 116.

“Ama Allah, kimlerin kendi yolundan saptığını, kimlerin de doğru yolda olduğunu çok iyi bilmektedir. Ve bunun ölçülerini Kur’an’da açıkça ortaya koymuştur. Dolayısıyla doğruyu-yanlışı, helâli-haramı, güzeli-çirkini Allah’ın kitabına göre belirlemeli ve hayatınızı, ilâhî hükümler doğrultusunda şekillendirmelisiniz: (117)

 

HADİSİ ŞERİFLER:

* Abdullah ra’den, Efendimiz as: “(Kesilen hayvanın Azalarını parçalamak manasına gelen) Adh’ın ne olduğunu size anlatayım mı. Adh, insanlar arasında söz taşımak ve dedikodu yapmaktan ibaretti, (ki insanları birbirinden ayırır, parçalar)”.diye buyurmuştur. (Müslim)

* Ammar ra den,efendimiz as:”Kimin dünyada iki yüzü varsa(yani iki yüzlülük yaparsa) Kıyamet gününde ateşten iki dili olacaktır”diye buyurmuştur.(Ebu Davud)

 

PEYGAMBER EFENDİMİZ SAV’DEN DULAR:

“Allah’ım! Senden yoluna bağlı, itaatkâr, Senden korkan ve Sana yalvarıp yakaran kalpler isteriz.

Allah’ım! Senden mağfiretini gerektirici ve bizi azaptan kurtarıcı azimetle işleyeceğimiz ameller, bütün günahlardan uzak kalmamızı, her iyiliği işleyebilmemizi, cehennem azabından kurtulup,cennete nail olmamızı isteriz.” 37

 

 

HZ ALİ RA:

Ey doğru, düzen yaratılmış mahluk, ey rahimlerin karanlıklarında yetiştirilen çocuk, toprağın özünden yaratılmaya başladın, kuvvetli bir karar yerine kondun, bilinen bir zaman, orada durdun; takdir edilmiş bir müddet içinde de dünyada kaldın. Ana karnında bir yavrucaktın, oynar dururdun; ama ne çağırana seslenebilirdin, ne söyleneni duyardın. Sonra o karar ettiğin yerden, hiç görmediğin âleme çıkarıldın; oranın faydalanılacak şeylerinden de haberin yoktu senin. Ananın memesinden gıdalanmayı kim öğretti sana? Arama, isteme yerlerinden ihtiyacını gidermeyi kim belletti sana?

Bir sûrete, bir şekle, bir heyete bürünmüş, âzâya sâhip olmuş bir yaratığın sıfatlarını bile bilmekten âciz olanın, yaratıcısının sıfatlarını bilmesi ne kadar da uzak; elbette yaratılan, bu hususta daha da âciz olacak. Yaratılmışların hadlerini anlamak imkânı yokken yaratan hakkında söz söylemek; ne de boş; bu, öyle bir şey ki mümkün değil, olmayacak.

 

ÜSTAD BEDİ’UZZEMAN HZ:

Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun  için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.                           .

Risâle-i Nur’u anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müspet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hatta bu hususta da bazı eserler telif eyledim. Fakat ben öyle mantık oyunları bilmiyorum. Felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, manevi varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur’an’ın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.

Bana, ‘Sen şuna buna niçin sataştın?’ diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK:

*Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse

Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse

*Anladım işi ; San’at ALLAH ı aramakmış, Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER