İkinci hadisimizde, şeytanın damardaki kan gibi insanın içinde dolaştığı, yani onu aldatma ve tesiri altına alma imkânına sahip olduğu ve bunun için çok çalışarak her türlü fırsatı değerlendirdiği haber verilmektedir. Ancak bu durum, onun her istediğini yapabileceği anlamına gelmez.
Cenâb-ı Hak her ne kadar imtihan îcâbı ona mühlet ve bazı imkânlar vermişse de sınırsız bir kuvvet ve salâhiyet vermemiştir. Aslında onun tuzakları çok zayıftır. Ancak insan nefsi günahlara heves ettiği için, onlara kendiliğinden kapılıp gider.
Şeytan sadece günahları süslü gösterip dâvet eder, insan da çoğu zaman yanlışlığını bilerek onlara düşer.
Hadisimizde şeytanın boş durmayıp her fırsatta vesvese verdiği anlatılmak istenmektedir. Bu sebeple insanın bu ezelî düşmanına karşı dikkatli ve uyanık olması îcâb eder.
Bir mü’min, insanların yanlış anlayacağı davranışlardan sakınmalı ve töhmet mahallerinde bulunmamaya îtinâ göstermelidir.
Bununla birlikte kendisi de insanların bazı hareketleri sebebiyle hemen zanna kapılmamalı, işin aslını iyice öğrenmeden karar vermemelidir. Yanlış anlaşılmaya müsait hususlarda açıklama yapmalı ve dikkatli davranmalıdır.
Efendimiz bu hususta bizlere çok güzel bir usûl ve metod tâlim etmiştir.
YORUMLAR