Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Yüksel Kapuci

ŞEYTANI DOST EDİNMEYİN

Kur’ân’da şeytanın niyetlerini ve hilelerini bu şekilde tafsilatıyla haber veren Allah Teâlâ, sonunda kullarına şöyle sorar:

“Şimdi siz beni bırakıp da iblisi ve onun zürriyyetini mi dost ediniyorsunuz?! Hâlbuki onlar sizin düşmanınızdır!” (Kehf 18/50)

Yüce Rabbimizin bu kadar îkazından sonra, insanoğlunun aklını kullanarak şeytana karşı uyanık olması beklenirdi. Onun verdiği boş kuruntulara kapılmayıp, emirlerine isyan etmesi umulurdu. Şeytanın hîle ve desîselerini hemen fark ederek hem kendini hem de diğer kardeşlerini kurtarması ümîd edilirdi. Ancak öyle olmadı. İnsanların çoğu, bütün îkazlara rağmen ebedî düşmanlarına gönül kaptırdı. Onun son derece zayıf olan tuzağına kolayca düşüverdi ve izini adım adım takip etti. Öyle zamanlar oldu ki ona pabucunu ters giydirdi. Hayretten parmaklarını ısırttı da şeytan, “Ben senden uzağım, ben Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” diye onların yanından uzaklaşmak mecbûriyetinde kaldı. (Haşr 59/16; Enfâl 8/48)

Cenâb-ı Hak kullarına sitem ederek şöyle buyurur:“Andolsun ki iblis, onlar hakkındaki zannını doğru çıkardı. Mü’minlerden bir zümre hâriç hepsi ona tâbî oldular. Hâlbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak âhirete iman edeni, şüphe içinde kalandan ayırt edelim diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin gerçekten her şeyi koruyup gözetendir.” (Sebe’ 34/20-21)

Demek ki şeytan insanları ellerinden tutup zorla günaha götüremez. Sadece vesvese verir. Ancak buna mukabil insana melek de ilhamlarda bulunur. Nitekim birinci hadisimizde insan üzerinde hem meleğin hem de şeytanın tesiri olduğu, meleğin hayra, şeytanın ise şerre çağırdığı ifade edilmektedir. İnsan kendisini kötülük tarafına çeken duygu ve düşüncelere kapılmaya başladığında, bunun şeytandan olduğunu anlamalı ve hemen Allah’a sığınmalıdır.

Kişi insafla hareket ederse, gönlüne doğan hislerin melekten mi yoksa şeytandan mı olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Çünkü şeytan dâimâ edepsizliği, yüzkızartıcı suçları ve kötülüğü emreder.  Melek ise hayra, iyiliğe ve âhiret hazırlığına çağırır. Bu noktada insanın, hayır yönünde bir tercihte bulunarak imtihanı kazanma gayreti içinde olması gerekir.

Diğer taraftan şeytan, yaptığı kötülüğü insana câzip gösterir.  Nefis de o câzibeye kapıldığında insanın tehlikeye düşmesi kolaylaşır. Dolayısıyla insanın her zaman için çok uyanık bulunması îcâb eder.

Cenâb-ı Hak şeytanın vesveselerine karşı şu tavsiyede bulunur: “Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O işitendir, bilendir.” (Fussılet 41/36)

Buna göre, insan her an dua ve zikir hâlinde bulunarak devamlı sûrette nefsinin, şeytanın ve diğer varlıkların şerrinden Allah’a sığınmalı, istiâzede bulunmalıdır.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER