Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Psk.İlyas Sayar

TÜRKİYE’DE PSİKOLOG OLMAK

Öncelikle, psikolog olmanın jeopolitik öneminden kısaca bahsetmek istiyorum. Dünya genelinde el üstünde tutulan bir bilim olan psikoloji; neredeyse hayatımızın her noktasına nüfuz etmektedir. Sosyal psikoloji, endüstri ve örgüt psikolojisi, evrimsel psikoloji, spor psikolojisi, adli psikoloji uygulamalı psikoloji ve klinik psikoloji gibi alt alanlarına sahiptir. Hatta buraya yazmayı unuttuğum alt alanlar olabilir şu an. Demem o ki çok geniş bir çerçevesi vardır. Aslına bakarsanız dünya çapında da önemli ölçüde meslek olarak hak ettiği yerdedir. Amerika Birleşik Devletlerinde kurulan APA, tüm dünyadaki psikologların genel temsilini yapan kuruluştur. Bunun dışında irili ufaklı da birçok dernek veya diğer kuruluşları bulabilirsiniz. Keza aynı şeyleri dünyanın diğer yerleri için söylemek mümkün değildir.  Kimi ülkelerin devlet olarak psikoloji bilim dalını bir politikaya dönüştürmediğinden kimisinin de yaygınlığı doğru görmemesinden kaynaklı olabiliyor. Ama şunu söyleyebilirim ki çoğu Avrupa ülkesi ve gelişmiş olan diğer ülkelerde psikoloji bir bilim olarak her geçen gün parlamaya devam ediyor.

Gelgelelim ülkemize. Nedendir bilmiyorum ama ülkemizin psikoloğa ve bilim anlamında psikolojiye o kadar çok ihtiyacı varken bu ihtiyacın karşılanmaması…  Aslında durum biraz daha karışık. Psikoloji nedir? Kime psikolog denir? Psikolog ne iş yapar, görev ve sorumlulukları nelerdir? Ne zaman Psikoloğa gidilmelidir? Tüm bu soruların cevabını önce halkımıza anlatmamız gereklidir. Psikoloğa gidenin etiketlenmemesi gerektiğini de anlatmamız lazım elbette. Tabi bizim derneklerimizin bana sorarsanız eksik kalması, halkımızın yanlış inançları, meslekte homojenliğin olmaması-her meslek grubunun dadanması- ve daha nice sorunlar…  İşte tüm bunlar ciddi problemler psikoloji bilimi adına. Bir de meslektaşlarımızın birbirini karalama, itibarsızlaştırma ve kötüleme çabaları- daha çok özel kurumlar için geçerli bir durum-ile her üniversitenin bölümü açıp çok düşük puanlarla bölüme öğrenci kabul etmeleri.

Hal böyle olunca özel kurumlarda ve kamu kurumlarında hem çalışma fırsatı bulmak zorlaşıyor hem de bulunduğunda aşağılanır derecede veya sınırsız sorumluluk verme gibi muameleler oluyor.  Sözgelimi rehabilitasyon merkezlerinde çalışan bir psikoloğun her koşulda ve durumda görev alma zorunluluğu ile aldığı göreve bağlı olarak ek sorumluklar alması, her imzanın ona imzalatılması, birinin başı yanacaksa bu kişinin psikolog olması düşüncesi gibi örnekler verilebilir. Ya da psikoteknik merkezlerinde çalışman için aldığın ALG sertifikanı, istifa ettiğinde patronun el koyması ve senin adına çalışması için birilerini getirmesi de sayılabilir. Hele bir de Güneydoğudaysanız özellikle bu şehir Batman ise durum daha da vahim. Diğer tüm mesleklerde olduğu gibi psikolog olsan da asgari ücretin altında çalışmak zorunda bırakılıyorsun. Ayrı bir parantezle de belirtmek isterim ki Batman gerçekten işçisini köle gibi gören tek yerdir. 1500 lira ücretle; psikolog, avukat, garson, şoför, kurye, tekstil işçisi, temizlik personeli, bekçi vs. görmek yahut duymak bizim için şaşırtıcı değil artık.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER