Kıymetli okurlar;bu sohbetimizde de sizlerle Oruç Tutmanın Haram Olduğu GünlerdenRahmetten kovulmuş şeytanın şerrinden, bütün mahlukatı yaratan Allah’a sığınırız.Şeytan ki tüm salih amellerimizi, salih işlerimizi engellemek için devreye girer ve bizleri Allah’a giden yolumuzdan alıkoymaya çalışır.O şerden Allah’ sığınıyoruz ve sığınalım.
söz etmeye çalışacağız inş.
Oruç tutmanın haram olduğu günler şunlardır:
1. Ramazan ve Kurban bayramlarının günlerinde oruç tutmak ha¬ramdır.
Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmektedir: ‘Hz. Peygamber, iki gün oruç tutmaktan nehyetti: Kurban bayramı günü ile Ramazan bayramı günü.
2. Teşrik günlerinde oruç tutmak haramdır.
Teşrik günleri Kurban bayramını takip eden üç gündür. Bu günlerde oruç tutmanın haram olduğunun delili, Ka’b b. Mâlik’in rivayet ettiği şu hadîstir: Hz. Peygamber, teşrik günlerinde benimle Evs b. Hadesan’ı gön¬dererek şöyle ilan etmemizi emretti:
Şu muhakkak ki cennete mü’min olandan başkası giremez. Mina’da geçirilen teşrik günleri, yemek ve içmek günleridir.
Amr b. As şöyle rivayet etmektedir: “Hz. Peygamber, teşrik gün¬lerinde yememizi emreder, bu günlerde oruç tutmamızı nefyederdi”.
3. Şekk gününde oruç tutmak.
Bu gün Şaban ayının otuzuncu günüdür. Ancak bu gün hakkında Şaban ayının son günü mü, yoksa Ramazan’ın ilk günü mü diye şüphe edildiğinde ve hilâl görülmediğinde bu günde oruç tutmak haram olur. Bu durumda o günü Şaban ayından kabul etmek gerekir. Bu günde oruç tutmanın haram olduğunun delili, Sıla (b. Münzer)den rivayet edilen şu rivayettir: Şek edilen günde Ammar’ın yanında bulunuyorduk. (Pişmiş) bir koyun getirildi. Cemaatten bazısı sofradan uzaklaştılar. Ammar şöyle dedi: ‘Kim bu günü oruçlu geçirirse Ebu’l-Kasım’a âsi olmuş olur’.
4. Şaban ayının ikinci yarısında oruç tutmak.
Şaban ayının ikinci yarısında oruç tutmanın haram olduğunun delili, Hz. Peygamber’in şu sözüdür:
Şaban’ın yarısı olunca (nafile) oruç tutmayın.
Şaban ayının ikinci yansı olduğunda Ramazan gelinceye kadar oruç yoktur.
Ancak oruçlu kişi özellikle değil de âdeti gereği bu günlerde oruç tutarsa; yani bu günler onun âdetine tevakuf ederse, şek gününde de, Şaban’ın ikinci yarısında da oruç tutmak haram olmaz. Meselâ bir kimse bütün sene oruç tutuyorsa, bu günlerde de tutmasında herhangi bir mah¬zur yoktur.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Bir gün veya iki gün önceden oruç tutmak suretiyle sakın Ramazan’ın önüne geçmeyin. Bir kimsenin âdet edindiği bir orucu tutması müstesnadır. Böyle kişi âdet edindiği o orucunu varsın tutsun.
Mevlam rızasına uygun amelleri yapmayı nasip etsin.O istikamette bir seyri gösterenlerden eylesin.Ve rabbim bizlerden kabul buyursun.AMİN
AYETİ KERİME:
” Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır; bütün işler Allah’a döndürülecek ve her konuda son sözü O söyleyecek, hükmü de O verecektir!” (Ali imran.109)
Öyleyse, ey inananlar; ne büyük bir sorumluluk taşıdığınızın dâimâ bilincinde olun:
” Siz, insanlığın kurtuluş ve mutluluğu için yeryüzü sahnesine çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; hayata doğrudan müdahale eden toplumsal bir güç olarak insanlara adâleti, doğruluğu, iyiliği emreder ve yaygınlaştırırken; zulme, haksızlığa, isyankârlığa, günaha, kötülüklere engel olursunuz. Çünkü siz, Allah’a ve O’nun gönderdiği bütün kitaplara ve elçilere gerektiği gibi inanırsınız. (110)
“Eğer Kitap Ehli olarak bilinen Yahudi ve Hıristiyanlar da sizin inandığınız gibi inanmış olsalardı, elbette bu, kendileri için hayırlı olacaktı. Gerçi içlerinde inananlar da yok değil, fakat pek çokları Allah’a başkaldırarak doğru yoldan çıkmış olan fâsıklardır.
Sizler en hayırlı toplum olmanın gereklerini yerine getirdiğiniz sürece, onlar size hiçbir şekilde zarar veremezler. Olsa olsa, aranızda fitne ve bozgunculuk çıkararak sizi keskin dilleriyle incitirler.
Size karşı göğüs göğüse çarpışmağa yürekleri yetmez. Sizinle savaşsalar bile, cesaret ve gücünüz karşısında hemen arkalarını dönüp kaçarlar ve hiç kimse onlara yardım edemez.” (111) diye buyurmaktadır yüce Allah cc.
HADİSİ ŞERİFLER:
*Cerir ra’den. Resulullah sav. ”Hiçbir adam yoktur ki,bir halk arasında bulunup günah işlesin ve bu halk,onu değiştirmeye muktedir olduğu halde değiştirmesinde, Allah o halkın,ölmeden önce, bütününü azaba düçar etmesin.”Davut.buyurmuştur.684
* Huzeyfe ra den efendimiz as şöyle buyurmuştur:”Hayatımı kudret elinde tutan zata yemin ederimki, iyiyi emredecek, kötüyü yasaklamaya çalışacaksınız veya Allah,size tarafından bir azap gönderecektir, sonra ona dua edeceksiniz, fakat duanız kabul olunmayacaktır.” diye buyuruyor efendimiz as. (Trmz-Taberani.)
EFENDİMİZ SAV’DEN DUALAR:
“Allah’ım!Kulağımı ve gözümü bana yararlı kıl.Onlarla gelecek nesillere yararlı olacak işler yaptır.Dindar olarak sıhhat ve afiyetle yaşamamı sağla.Zalimlere karşı bana yardımcı ol. Onlardan intikamımı al, onu bana da göster.” 33
“Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. İşlerimi sana havale ettim. Sana dayandım. Sana yöneldim. Azabından yine ancak sana sığınırım.(hidayetimiz için)gönderdiğin Resulüne ve indirdiğin kitaba(Kur’an’a)İnandım.” 34.
“Allah’ım!Acizlikten,tembellikten,korkaklıktan,cimrilikten,yaşlanıp halsiz kalmaktan, katı yüreklilikten, gafletten ve zillete düşmekten sana sığınırım. Allah’ım, Fakirlikten, küfürden, asi ve günahkar olmaktan, münafık ve riyakar olmaktan sana sığınırım. Sağırlıktan, dilsizlikten, delirmekten, cüzam hastalığından, cilt hastalığından ve bütün kötü hastalıklardan sana sığınırım.” 35.
HZ ALİ RA:
Sen de tertemiz olan Peygamberinin huylarıyla huylan; çünkü O’nda uyulacak huylar, yaslanacak kişiye yaslanacak şeyler vardır. Kulların Allah’a en sevgilisi, Peygamberine benzemeye çalışan, O’nun izini izleyen kişidir.
O, dünyada ağız dolusu bir lokma yemedi, dünyaya gözünün ucuyla bile bakmadı. Dünya ehlinin en zayıfıydı bedence; karnı en açıydı yemek bakımından. Dünya ona arz edildi, O kabul etmedi bile. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın buğz ettiği şeyi bildi, ona buğz etti; horladığı şeyi bildi, horladı; küçük gördüğü şeyi küçük gördü, küçülttü. Bizde hiç bir ayıp olmasa da yalnız Allah’ın Resulünün buz ettiğini sevsek, Allah’ın ve Resulünün küçülttüğünü büyültsek, Allah’a karşı durmak, Allah’ın emrinden çıkmak için bu yeter bize.
Yeryüzünde yemek yerdi; kul gibi otururdu; ayakkabısını kendi tamir ederdi; elbisesini kendi yamardı; eğersiz merkebe binerdi; biri daha varsa ardına bindirirdi. Evinin kapısına, üstünde resimler bulunan bir perde asılmıştı; zevcelerinden birine, şunu kaldır buyurmuştu; baktıkça dünya ziynetlerini hatırlıyorum. Dünyayı gönlünden çıkarmıştı; onu anmayı hatırından geçirmezdi; ziynetini gönlünden yitirmişti; dünyayı o kadar gözden çıkarmıştı ki ne gönül bağlayacağı güzel bir elbisesi vardı, ne üstünde oturacağı beğenilecek bir yaygısı.
Dünyayı gönlünden sürüp atmış, gözünden yitirip gitmişti. Bir şeyi sevmeyen kişi böyledir; ne onu görmek ister, ne adının anılmasını diler. Allah’ın salâtı ona ve soyuna olsun, Allah katında bu kadar yüce mertebesi varken, dünya ve dünyadakiler, onun yüzü suyu hürmetine yaratılmışken; Resulullah, dostlarıyla beraber dünyada aç yaşardı; bu da dünyanın kötülüklerine, ayıplarına delâlet eder sence.
Bakıp görenin, aklıyla düşünmesi, can gözüyle görmesi gerek: Allah Muhammed’e (s.a.a) bu çekinmeyi vermekle onun kadrini mi yüceltti, yoksa onu alçalttı mı? Alçalttı diyen, andolsun ulular ulusu Allah’a; iftira eder, yalan söyler. Kadrini yüceltti denirse bilinmesi gerektir ki dünyayı O’nun için yayıp döşediği halde O’na ve O’na en yakın olanlara, dünyayı hor hakir göstermiştir. Şu halde Peygamberin yolunu tutan kişinin de O’nun izini izlemesi, O’nun konduğu yere konması gerekir, yoksa helâk olmaktan kurtulamaz.
Gerçekten de Allah, Muhammed’i, Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, kıyâmete bir delil, cennete müjdeci, azaptan korkutucu olarak gönderdi; O’ysa dünyadan karnı boş olarak çıkıp gitti; âhirete ayıplardan, suçlardan esen olarak vardı; bir taşı bir taş üstüne koymadan yolunu tuttu, Rabbinin dâvetine icâbet etti. Allah bize ne büyük bir lütufta bulunmuştur ki Onu bize muktedâ olarak gönder-miştir; O’nun izini izlemekteyiz; yolunda gitmekteyiz.
Andolsun Allah’a ki şu yünden dokunmuş abamı kendim yamadım; yamattığım kişiden utandım artık; çünkü bana bu kadar yamadan sonra hâlâ mı giyeceksin, atmayacak mısın artık bunu dedi. Ben de, uzaklaş benden dedim ona; sabah olup gün ışıyınca halk, gece yol alanları över.[24]
ÜSTAD BEDİ’UZZAMAN HZ:
21.MEKTUP (1)
Sabah ve akşam namazından sonra tekrarı pek çok fazileti bulunan ve bir rivayet-i sahihada İsm-i Âzam mertebesini taşıyan şu cümle-i tevhidiyenin on bir kelimesi var. Herbir kelimesinde, hem birer müjde ve beşaret, hem birer mertebe-i tevhid-i rububiyet, hem bir İsm-i Âzam noktasında bir kibriya-i vahdet ve bir kemâl-i vahdâniyet vardır. Bu büyük ve ulvî hakikatlerin izahını sair Sözlere havale edip, bir vaade binaen, şimdilik mücmel bir hülâsa suretinde iki makam, bir mukaddime ile ona bir fihriste yapacağız.
1- Onun adıyla. O her kusurdan münezzehtir.
2- Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.
3- Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
4- “Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O birdir; Onun hiçbir şeriki yoktur. Mülk Ona ait, hamd Ona mahsustur. Hayatı veren de Odur, ölümü veren de Odur. O, kendisine asla ölüm ârız olmayan Hayy-ı Ezelîdir. Bütün hayır Onun elindedir. O herşeye hakkıyla kadirdir. Herşeyin ve herkesin dönüşü de Onadır.”
SADİ ŞİRAZİ Hz:
• Günahsız olan pervasız konuşur. Muhtesip dolaşırken gocunanlar terazilerinde dirhem taşı noksan olanlardır…
• Gönül sır zindanıdır. Ama bir kere söyledinmi sır artık zincire girmez…
• Aradan bir nice zaman geçmedikçe insanın içyüzü anlaşılmaz…