Genç potansiyeli çok olan ve artış gösteren bir ülkede ve en önemlisi bölgede yaşıyoruz. 81 milyon insan sayısı ile birçok ülkenin sahip olamadığı potansiyel zenginliğe sahip olan ülkemizin, genç ve istihdama hazır hale gelebilecek bu sermayeyi değerlendiremediği ortada.
Hazır hale gelebilecek ifadesinin işaret ettiği nokta önemli: Eğitim ve mesleki uzmanlaşma olmadan, çocuk ve gençlere altyapı sağlanmadan kalkınma ve gelişimi sağlayacak seviyeye ulaşılamadığı ortada.
Anlamakta zorlandığım konuların başında ekonomik krizlerle gelenekselleşen bir alışkanlık kazandığımız hal geliyor. Ekonomisini, dış dünyanın siyasi ve ekonomik sahnesinde önemli bir sermaye gücü haline getirebilecek olan ülkemizin, çektiği ve halkına sınırsızca yansıttığı zenginliklerin neden kullanılamadığı noktası soru işaretleriyle dolu!
Tarım sektörünün veya Hayvancılık alanının ülkeyi getirebileceği refah seviyesi düşünülmeli. Neden dışa bağımlılığın yaşandığı sorgulanmalı. Kıtalar arası ticari trafiğin kara ve deniz gücünü ekonomik güce dönüştürememenin sorgusu yapılmalı. Yeraltı madenler ve zenginliğinin sahip olunan rezervler itibariyle işlenmesi ve üretime hazır ham maddenin enerjiye dönüşmesine girişilmesi için ne gerekiyor?
Genel ifade ile 3 milyon Lise mezununun yanında, 1 milyon seviyesinde üniversite mezunu olan,ama hiç bir niteliğe kavuşmamış genç potansiyelin açıklaması ne olabilir?
Eğitim koşullarının alt seviyelerde süründüğü ve eğitim sistemlerinin yapılan değişikliklerle savrulmaya devam ettiği ülke eğitiminin ortaya çıkardığı ürün: İşsiz, niteliksiz, mesleki uzmanlığı olmayan ve hayata atılma fırsatı bulamayan insan ordusu…
Ve bu insan ordusunun küçük yaşlardan itibaren girdiği sınav yarışı: Bursluluk, LGS (Lise Giriş Sınavı), YKS (Yükseköğretim Sınavları), ALES (Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitim Sınavı), KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı) gibi ana sınavların alt sınıfını oluşturan sınav süreci…
Mesleki gelişim ve uzmanlaşmaya yönelik nitelikli insan yetiştirme amacı ile ayakta kalması gereken zorunlu eğitim ile Yükseköğretim Kurumları kademelerinin çocuk-gençleri dönüştürdüğü profil sadece ezberci ve sanal ortam adayı bir insan tipi olmakta.
Artık üniversite öğreniminin insanlara iş ve meslek olanağı sağlayan birer kademe olmadığı zihinlere kazınmalı. Çünkü üniversite bitirmek yetmiyor, KPSS gibi bir engel sayesinde istihdam olanağı yok olmakta.
Çare, mesleki gelişim ve meslek edindiren Lise ve Yükseköğretim Kurumları’ nda…
Bir de gelecekte önü açık olan ve iş olanağı sağlayan meslek gruplarını tespit etmenin gayretlerinde…
Gençlerin ve üniversite seçme tercihinde bulunacak öğrencilerin korkulu rüyası olan ve beklentilerin hayallerle yoğrulduğu 20 günlük süreçte velilerin de korku yaşayacağı görülüyor. Çünkü yıllık bilanço itibariyle üniversite hazırlık dönemlerinde Dershane, Kaynak, Eğitmen, Özel Ders, ulaşım ve beslenme gibi harcama kalemi unsurlara verilen paranın milyar dolarlarla ifade edildiğini biliyoruz.
Her şeye rağmen, gençlerin geleceğe yönelik umudunu sürdürme adına Haziran ayının 3. haftasında girdikleri TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve AYT (Alan Yeterlilik Testi) sınavlarının sonucunda edindikleri puana göre tercih yapmaları gerekiyor.
23-29 Temmuz tarihleri arasında alınacak tercihlerle alakalı olarak Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından oluşturulan danışma merkezleri ile dershaneler ve okullar tarından yapılan çalışmalarla tercihlere son şekilleri verilmiş olacak.
Yarış ve yoğun temponun üst seviyelerde yarattığı rekabet ortamında gerçekleşecek yerleşim sonuçlarının faturasını sadece öğrenci-gence değil, sisteme ve eğitim koşullarımıza da yüklemek gerekiyor.
İnsan bir yere kadar, ama sistemlerin varlığı kurumsal olarak sonsuza kadar insandan yana düzenlenmeli. Temenniler, gelecek kaygısı yaşayan ve iş imkânı arayan kuşaklara yol gösterecek ve hayatlarını kazanmayı sağlayacak sonuçlardan yana…