MASKE (KİŞİLİK VE ROLLER)

Yanlış anlaşılmasın…

Maske kavramı ile kastedilen salgın hastalık dönemi ile alakalı yüz koruyucusu değil. “MASKE” kavramı, Psikoloji biliminin kişilik ve insan tipolojisi konusunda insanı ayrıntılı olarak inceleme amacıyla hareket eden alanın önemli bir başlığıdır. Maske kavramı ile vurgulanan ve tanımlanan alan “Kişilik” kavramı ve insanın ana karakteri olan davranış-eylemlerinin nedensel açıklamalarıdır.

Son bir yılın yaşam alanlarımıza olumsuz bir armağanı olan Maske’ nin dış dünya ile birey arasında yarattığı engel ile ağız ve burun yoluyla bulaşmaya sebep olacak tüm etmenleri önleyici özelliği sayesinde önemli bir riski kaldırma rolü yüklenmekte. Hayatın önemli bir kavramı olması da zihinlere tıbbi araç olan nesneyi getiriyor.

Yani üç tanımı itibariyle Maske kavramının konumuzu ilgilendiren tanımlaması, insanların toplum içerisinde kişiliğine ve statülerine-rollerine göre sergilediği davranışlar ve eylemleri olmakta. Pandemi döneminde dış tehdit ve risklere karşı topluluk içerisinde bulaşma tehlikesini ortadan kaldıran tanımı birinci tanım olarak karşımıza çıkarken; İkinci tanımı kişilerin kendisini dış dünyaya karşı saklayabilmesi veya diğer insanların tanımasını önlemek amacıyla taktığı her türlü kalıpsal şekiller olmakta.

Yüzü saklamak amacıyla rol icabı yüze takılan cismi değil, sosyal hayat ve topluluk yaşamı itibariyle bireyin edindiği kişisel, sosyal, psikolojik ve ruhsal durumların meydana çıkardığı davranışları ve eylem biçimlerini kast ediyoruz.

Çünkü psikoloji alanı için Maske, isteyerek ya da zorunlu olarak insanın toplumsal yapıda yerine getirmesi gereken sorumluluk ve kuralların işleyişinde takınmak durumunda kaldığı yükümlülükler alanlarını içerir. İstemek yetmiyor, aynı zamanda zorunlu olarak kişi, çatışma yaşamama, uyumlu olma, ihtiyaçlarını giderme adına ortama ve kişilere göre değişik rollere girer, maske takar.

Gerçeklerin ve asıl görüntülerin saklandığı, gerçek görünüşün aldatıcı olduğu davranışların gerisinde yatan yıkıcı-zararlı dürtüleri örtmek için insanın oynadığı rol ya da kendisine ve çevresine karşı takındığı eylemlerin bütünü maske takmayı ifade eder.

Bu yüzden insanlar bazen karmaşa yaşayarak günlük hayat içinde taşıdıkları maskenin hangisinin gerçek kişiliği olduğunu unutabiliyor. Kişiliğimiz ve karakter özelliklerimizin davranışlarımızı belirlediği ortada iken, her zaman veya her yerde özgürce hareket etme şansımız da yok.

İstediğini istediği yerde ve zamanda yapma özgürlüğü kuralların ortadan kalkmasını, diğerlerine zarar vermeyi ortaya çıkardığından dolayı mecburiyetlerimiz gereği maske takarak ortama-duruma göre şekil almamız zorunlu olmakta.

Aile içerisinde, okulda, sokakta, alış-verişte insanlarla bir araya gelindiğinde rol yapmaya, toplumsal davranış-eylemler sergilemeye, kişilik özelliklerimizle ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışıyoruz. Fiziki ve beden yapımız zaman içerisinde değişik ortamlarda temasta bulunurken, ruhumuz seçici davranarak iradeli davranışlara yönelmeye çalışır.

Tüm insanlar maskeli balo misali değişik yüzler ve kimlik bilinciyle asıl benliğinden ve içgüdüsel dürtülerinden uzaklaşarak kişiliğini uyumlu karakterlere oturtma çabasıyla hayatlarını sürdürürler. Bu nedenle de anne, baba, çocuk, çalışan, sporcu, eğitmen, sağlıkçı, güvenlik elemanı, takım taraftarı, hasta veya yönetici gibi kimliklerin gereği olarak değişik kişilik tiplerine yönelir.

Kişilik ve karakter özelliği insanın yetenek ve becerileriyle sosyal hayatta bulunan bireyi kendine özgü ve benzersiz bir gerçek şeklinde dile getirdiğinden, çok sayıda maskenin ardına gizlenme fırsatını da insanın önüne koymakta.

Çok sayıda maske olması davranışları perdelediğinden, kötülük kaynaklı ve zararlı eylemlerin önüne geçilememekte. Ölümle olan yakınlığın ve istismar-şiddet kaynaklı olayların temelinde kişiliğin bilinçaltında yatan yıkıcı sebepleri bulunmaktadır. İnsana olan düşmanlık ile hayvana-eşyaya yönelik ölümcül girişimlerin özünde, maske takarak kendini gizleyen ve şeytani eylemlerini sergileyerek yıkımlar doğuran bireylerin kötü yüzleri vardır.

Maske takarak asıl yüzlerini örtenlerin alttan alta günah, haram, kötülük, çirkinlik yaratıcı eylemlerle çevreye ve var olana isyankârlık göstermesinin bir sonu olduğu unutuluyor. İlahi adalet her zaman için hakkaniyete yol açmıştır.