İnsan hayatında değer taşıyan veya taşıması hayati bağlar yaratan birçok unsur var.
Birey olarak toplumsal bütünlüğün önemli merkezi olan insan için yaşam alanlarının maddi çerçevesi hayatsal faaliyetlerin devamında önemli yer edinir. S/
Moral ve inanç bağları üzerine kurulu etmenler duygu, heyecan ve ilişkiler ağı oluşturan ana noktalardır. Değer yaratan ve insanı-dünyayı anlamlı hale getiren unsurlar sadece temel ihtiyaçlar olan bedensel zevkler ve doygunluk hali değil.
Duyguları tatmin eden, hayatı yaşama iradesi ve inancı yakalayan, heyecanları canlandıran ve uğruna sorumluluklar edinilmesi düşünülen, ayrıca kutsallık yüklenen temel motiflerdir, insanı insan yapan veya yücelten.
İnsanı insan yapan ve hem yaşanan hayat açısından hem de ilahi olana bağlılıkla asıl âleme hazırlık noktasında kutsal olan her şey değerlidir.
İnsanın ve hayatın değer kazandığı kaynak ise inanma ve itaatin sınırlarıdır. Asıl hayata geçişin kaçınılmaz olduğu, sahip olunan maddi formun bedensel özellikler itibariyle son noktada işlerliğini yitirme sonucuna mahkûm olduğunu fark etmek sayesinde değerli olana ulaşılır.
Tüm dinler ve ilahi tüm inanç sistemleri özünde değer kazanan, kutsallık kazandırılan ve kutsallığı her şeyin üzerinde tutulan bir takım ritüelleri ve ibadet şekillerini taraftarlarınca uygulanan modelleri taşır. İbadet gibi uygulama ve davranışların yanında kutsal kabul edilen mekânlar ve zamanlar da itaatin en son noktasında insanda bağlayıcılık ve kabullenilmişlik doğuran unsurları içerisinde muhafaza eder.
İnancın olmadığı yer yoktur.
İnanç, insanın en kutsal değeridir.
İnancın yitirildiği yerde yıkım ve kötülüğün kaynaklarının hayat bulduğu derin sarsıntılar kendini göstermeye başlar.
Bu yüzden her ilahi inanç sisteminin değer kabul ettiği, kutsallık atfettiği ve mana yüklediği zamanlar ve mekânlar mutlaka vardır. İlginç olan da inanç sistemlerinin ilkeleri ile tüm anayasal haklar ve insani hakların özünde savunulan ilkelerin aynı karakterde olması ve aynı konuları işlemesi.
Modern dünyanın ve günümüz gelişmişlik seviyesinin insana kattığı sistematik yaşam modellerinin yanında, inançları göz ardı eden etkenlerinin yerini doldurma konusunda arayışlarımızın bizi götürdüğü nokta, yine ilahi kaynaklar ve sahip oldukları değerler olmakta.
Dünya geneli 2 milyarlık Müslüman oranıyla büyük bir potansiyele sahip olan İslam Dünyası’ nın özünde barındırdığı değerler, kutsal olan her şey zamanla ve kültürel etkileşimlerle bölgesel fıkhı yorumlarla değişik uygulama şeklerine bürünmüş olsa da dini ilkelerimizin özünde değişimin olmaması ve yaratıcımızın onayı ile kutsal kitabımızın korunmaya alınması sayesinde ortak manada bir inanç sisteminin tadına doyulmaz zenginliğini yaşıyoruz.
Müslümanlar için asıl kaynak Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’ dir. Rehber olma özelliği ile gösterdiği yol ve metot yaşam alanlarının son noktasına kadar inancımızın özü olmaya devam edecektir. Yüzyılların birikimi ve değişen zaman itibariyle bölgelere ve gelişmişlik düzeyine göre yeni yorumlar ortaya çıksa da özünde taşıdığı ortak uygulamalar, ibadetler ve yaşam modelleri asla vazgeçilecek bir sonuç ortaya çıkarmamaktadır.
Kandiller de (Kadir Gecesi, Miraç Gecesi, Beraat Gecesi, Regaip Gecesi ve Mevlit Gecesi) zamanın ve değişen insan kitlelerinin kültürel etkenleri ile ibadet şekillerinin harmanlanması ile ortaya çıkan bir zaman dilimini işaret eden beş ayrı gündür.
Kutsal olan ve değer taşıyan bu gecelerin üç tanesi (Miraç Kandili, Regaip Kandili ve Mevlit Kandili) Peygamber efendimizin (sav) kendisi ile iki tanesi de (Kadir Gecesi ve Beraat Kandili) kutsal kitabımızla ilgili konuları işleyen bir kutlama ve anma gecesidir.
Kur’an-ı Kerim gibi büyük bir değerimizin yeryüzüne, yani Hira Mağarası’ nda Peygamber Efendimize ilham edilerek, indirildiği geceyi ifade eden “Kadir Gecesi” nin yüce yaratıcımızın insanlığa armağan ettiği bir zaman dilimi olduğunu unutmak gerekiyor. Yine Beraat Gecesi de Allah-u Teâlâ’ nın kutsal kitabımızı Peygamber Efendimize ilham etmeden önce dünya semalarına indirdiği söylenen ve kanaat getirilen gecenin kabul edilen değeri olarak anıldığı saatlerin ifadesidir.
Peygamber Efendimiz’ in annesi tarafından Recep ayının ilk Cuma gecesi hamile kaldığı gün olan Regaip Kandili ile Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’ in doğduğu gece olan Mevlit kandili de kutlama ve anma düşüncelerinin uzantısıdır. Toplu ibadetlerin yapıldığı, milyonlarca insanın ibadete yöneldiği anların genel ifadesi şeklinde yüzyılların uygulana gelen bir motifidirler.
Kur’an-ı Kerim’ de belirtilen Kadir Gecesi ile Miraç Gecesi’ nin dışında diğer gecelerin nasıl veya ne şekilde geçirilmesi gerektiğine dair bir söylem yok. Ama Müslümanlar arasında kültürel bir hatırlanma ve bir araya gelme bilinci sağladığından dolayı yanlış olduğunu veya İslami gelenekler açısından sıkıntı doğuracağını iddia etmekte hatalı bir çıkarım olur.
Miraç Gecesi’ nde Peygamber Efendimizin Allah tarafından Mescid-i Haram’ dan kendisine bazı ayetlerin gösterilmesi için etrafı mübarek kılınan Mescid-i Aksa’ ya götürülmesini kutlayan zamanların ibadet dolu anlarının kurgulanacak yönü eleştiri değil, ortak bilinç ve eylem tarzlarının kültürel zenginliği olmalıdır.
Gerek bireysel gerekse toplu ibadetler ve anma içerikli kutsal kabul ettiğimiz günlerin ve gecelerin İslami kimliğimizin ifadesi olan Müslümanlık inancıyla ana figürlerine yönelik değerlerini unutmamak gerekiyor. Amaç inançlara zarar vermek değil de inançları yaşatmaya dayanan uygulamalar ve metotlar olunca destek kaçınılmaz oluyor.