KAÇIŞ (1)

"Bilinci olumsuz yönde etkileyen ana güçlerden birisi 'psişik düzensizlik' yani var olan niyetlerle çelişen bilgi veya bunları gerçekleştirirken dikkatimizi dağıtan şeylerdir." Mihaly CSIKSZENTMIHALYI

Dikkat, burası önemli!

“Özgürlükten yoksun, baskıcı, korkutucu dönemlerde bireyler kurtuluşu boğucu akıştan kaçışta bulur. İnsan kendisini tutsak hissettikçe özgürlüğü daha çok düşler. Uzaklaşmak, nefes alabilecek bir ortamda yaşamak hayaliyle şehirden, gürültüden, kalabalıklar içindeki yalnızlıktan kaçış ve doğayla iç içe bir hayata özlem duyar. Toplumsal yabancılaşmanın her katmana yayıldığı böyle durumlarda akıştan kaçış, bireyin ruhunu kurtarma arayışına dönüşür.” Zihnimde uçuşan bu cümlelerle uyandım. Uyurken bile uyanık olma hali bu. 

Bir ağacın meyvesi neyse bir insanın cümleleri de o oluyor. Büyüyüp serpilip meyve verecek olgunluğa varacakken itirazlarınız varsa ya bilincinizi olumsuz etkileyen ana güçlere baş kaldıran cümlelerinizle dalında çiçekken kuruyorsunuz ya da sorgulamalarınızla yaşama arzusu içinde mücadele edip duruyorsunuz.

Toplumun büyük kesiminin teslim olduğu “Kendini ‘akış’a bırak!”larla derdim var benim. Dalında kurumayı göze alarak bitmez tükenmez bir yaşama arzusuyla

“akışta kalma”yı istememe hali benimkisi. Bir yanda kötücül akışla barışamamış olmanın büyük saadetini yaşarken diğer yanda karışan ruhunla kendini akışa bırakamadığından olsa gerek savaşıyoruz hayatla en akıllı halimizle. “Diren, kazanacaksın!” diye haykırmak iyi geliyor birçoğumuza. Hayatın tüm yalınlığı içinde kendini yaşamak isterken “akışta kalmak”, önüne geleni kabullenmek tam olarak atalet haline dönüşüveriyor. Yapmıyorum bunu çünkü; canlılar doğada daha iyiye dönüşüme karşı olan her şeye “diren”ir. Bir tohumun akışta kaldığını düşünsenize. Toprak direngen olmayan her şeyi yutar, çürütür, kendini büyütür, diğerlerini yok eder. Toprak olmanın ölümü hatırlatması bu yüzdendir. Kötücül bir çağda yaşıyoruz. Bu “psişik düzensizlik”te “akışta kalmamak” zannımca zinde tutuyor ruhu ve aklı.

Evrim, son nefese dek ölümü reddeden “yaşama arzusu”dur. Bu durumda canlı kalmanın temel taşı yaşama arzusunun kendisidir. İnsan ruhunu iyileştirmek ve zihnini beslemek için kaçış yolları arar. Bu bir direnme biçimidir. Filmler çoğu kez bunu anlatır.  (Devamı Yarın)

 

 

Fatma Şimşekoğlu Terzi