DEĞER (KIYMET)

İki ayrı tanımı olan değer kavramının zihnimizde ilk ifadesi, maddi karşılık olarak eşyanın, nesnenin veya hizmetin karşılığında ortaya çıkan para ya da kıymetli belgenin taşıdığı alım gücüdür. Bir de bunun yanında manevi tanımı olarak toplumsal yapının işleyişinde karşımıza çıkan ahlaki, kültürel, hukuki ve inanca dayalı kuralların, benimsenmiş işleyiş tarzlarının ifade edilmesinde kullanılan tanımlamadır.

Değer, diğer ifade ile kıymet kavramı, maddi ve manevi ayrımıyla iki farklı tanımlamada insan tarafından önem verilen ve mana taşıyan alanların genel ifadesi olarak bir şeyin gerekliliğini, önemini belirlemeye yarayan ya da kabul edilen karşılığı diye vurgulanan ölçüttür.

Maddi karşılık ifadesi, günlük yaşamın her alanında ihtiyaçların giderilmesinde kullanılan malların, eşyaların, hizmetlerin, nesnelerin karşılığında ödenme zorunluluğu olan ve daha çok para olgusu üzerine kurgulanan tüm etkinlik ve girişimlerin ölçüsüdür. Bu tanımlama insan ihtiyaçlarının giderilmesi gereken alanları kapsadığından, diğer tanımlama olan manevi değer alanı bilinç ve hikmet açısından daha büyük sırları içerisinde barındırır.

Birlikte yaşayan topluluklar ve bir arada olma bilinci taşıyan demografik yapılar için kendi varlıklarını sürdürmek, birlikteliklerini devam ettirmek, sosyal ilişkiler ağını zamana yaymak için yerine getirme zorunluluğuna inandıkları temel doğrular ve ilkeler olarak değer, geleceğe dönük bir amaç birliği taşır.

Amacı gerçekleştirmek için üzerinde durulması gereken konu da manevi değer veya kıymet taşıyan unsurlar olmakta. Çünkü insan için önemli olan veya anlam taşıyan etmenler öncelikli sıraya sahiptir. Çünkü son yıllarda “Değerler Eğitimi” adı ile öğrenci potansiyeli üzerinde etki yaratma amacı taşıyan çalışmaların özünde bu manevi değer kaybını önleme var.

Ama bazı alt yapılar sağlanmadan, bazı yaptırımları ön plana koymadan proje aşamasında kültürel ve inanç sistemlerinde tahribata engel olunmuyor. Çünkü gerek hukuki gerekse ahlaki ilkelere bağlı olunmadan, uyum sağlamadan toplumsal şuur yerine oturmamakta, toplumsal bilinç kaybı yaşanarak huzur ve barış ortamından uzaklaşmaya gidilmekte.

Dini değerler gibi ahlaki değerler de yaşam alanlarında kültürel uygulamaların ortaya çıkmasında etkilidir. İnsanların davranışları, düşünce şekilleri, uygulanan kuralları ve geleneksel hayatları kalıplaşmış kurallara dayanırken, önemli ve hassasiyet taşıyacak seviyeye yükselerek değer haline gelir.

Zamanla toplumun karakteri haline gelen ve insanların sosyal kimliklerini oluşturan özelliği ile değerler ortak alışkanlıklar ve hareket tarzlarına sebep olur. İnanç konusunda, giyim ve kıyafet noktasında, yaşam biçimi ve gelenekler alanında değerler insan topluluklarının aynı eylemlerde bulunmalarını veya benzer yaşam modelleri yaşamalarını sağlar.

Birleştirici ve dayanışma özelliğine sahip olmasının nedeni orta eylemler, düşünceler, birlik ruhu doğuran anlamlar kazanmasındandır. Bir toplumun sosyal kimliği olmasından dolayı toplumsal alışkanlıklar ve davranış biçimleri doğurma özelliği ile iyi anlaşılması ve benimsenmesi önem taşır. Bu sayede toplumun genelini ilgilendiren sosyal hastalıklardan (şiddet, madde bağımlılığı, istismar, yozlaşma, yalnızlaşma, geleneklerin yok olması, kültürel asimilasyon vb…) kurtulmanın yolu açılabilmekte.

Ahlaki kurallar iyi ile kötü arasında, dini ilkeler helal ile haram, toplumsal normlar doğru ile yanlış eylemler üzerinde insan için belli bir ölçü yarattığından toplumsal uyum ve birliktelik inancı için kaynak olmakta.

Toplumun tüm üyeleri tarafından birleştirici ve bütünleştirici kabul edildiğinden, sosyal ihtiyaçların karşılanmasını sağlar. İnsanın iyiliğine yarayan yönüyle duygu ve düşüncelere de yön veren eylemleri doğurur. Bireye ve toplumsal yapıya bilinç kazandırarak kötü olandan sakınmayı, iyi olana yönelmeyi tetikleyen etmenleri özünde barındırır.

Toplumun ve insan topluluğunun faydasına yönelik genel ilkeler belirlediğinden eğitime ve yönetim kültürüne de olumlu katkıları vardır.

İnsani değerler kabul edilen adalet, eşitlik, saygı, inanç, merhamet, iyilik, fayda sağlama gibi pek çok unsurun maddesel bir boyutu yok. Sayamaz veya ölçemeyiz, parasal bir karşılık biçemeyiz.

Daha çok sorumluluk bilinci, toplum içerisinde birlikte yaşama, sosyal ilişkiler, ihtiyaçların giderilmesi ve yaşam alanlarında varlığını sürdürme gibi etkenler ile anlam kazanan değer veya kıymet kavramı, insani erdem ve bilinçli organizmanın yerine getirdiği hak ve şuur halini işaret eder.

İnsan için maddi unsurlar ve etmenler ihtiyaçların giderilme sınırına kadar anlam kazanır. İhtiyaçların tatmin edilmesi veya sahip olunması gerekenlerin elde edilmesi bir noktada doyum sağlar ve arayışlar sona erer.

Ama manevi olan ve insanın yaşam alanlarını zenginleştiren değerler;Yani bağlılık, inanç, paylaşımlar, ortak eylemler, amaç birliği yaratan grup bilinci, aile ve yakın dost çevresi gibi duygusal ve düşünsel ortamlar-olaylar hayatın hikmet ve sırrına anlam katan asıl etkenlerdir.

Para ile satın alınamayan, maddi karşılığı olmayan, istenen ve elde edilmesi için duygusal-düşünsel çabalar gerektiren değer olgusunun hayattaki karşılığı fedakârlık, özveri, güven, bağlılık ve iyi olanı seçmeden yana olduğunu unutmamak gerekiyor.

Aile huzurunu satın alamazsınız, insanlara güven duymanın parasal karşılığı yoktur, iyilik görmenin somut bir ödemesi bulunmaz, erdemli davranışlar ve eylemlerin zamanı ve mekânı bulunamaz…

Değeri-kıymeti yaratan ve yaşama aktaran insanın kendisi ve sergilediği ahlaki eylemlerdir.