Gün geçtikçe artan boşanma vakalarının psikolojik ve sosyolojik nedenlerini sıralayan Uzman Psikolog Sadık Sun, kalıcı bir evlilik için eşlerin dikkat etmesi gereken hususlara dikkat çekerken çevresel faktörlere vurgu yaptı.
Boşanma vakalarında anlaşmazlıkları tetikleyen unsurların başında kadınların iş gücü hayatına katılımıyla beraber erkeklerin eşlerine zaman ayırmaması, aile yakınlarının tarafları destekleyici eylem ve söylemlerde bulunması, boşanma sonrası edinen nafaka ve eşlerin aile mahremini dışarıyla paylaşması geldiğini vurgulayan Uzman Psikolog Sadık Sun, kalıcı bir evliliğin sağlanabilmesi için bu tür yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğini belirtti.
"Kadınların iş gücü hayatına katılımı en temel sebeptir"
"Son zamanlarda dönüp hayatımıza baktığımızda artık etrafımızda gerçekten çok fazla boşanma olayları gerçekleşiyor." diyen Psikolog Sun, "Neredeyse yakın çevremizde her 3 veya 4 aileden biri boşandı ya da boşanacaklar haberlerini alıyoruz. Eskiden bu kadar boşanmalar yoktu. Eskiden böyle boşanmalara çok nadir denk geliyoruz ama şu an bir salgın gibi boşanmalar meydana geliyor. Bir ailenin uzun süren bir ilişki içerisinde olması, evliliklerini devam etmeleri çevredekiler tarafından artık hayretle bakılıyor duruma geldik." dedi.
Artan boşanmalara bakıldığında bunun birçok sebeplerinin olduğunu, sebepler dışında kadınların erkeklerden daha fazla boşanmaya adım attıklarını kaydeden Sun, "Boşanma sebeplerinden bir tanesi, özelikle kadınların iş gücü hayatına katılımı en temel sebeplerdir. Eskilerden birçok kadın mecburiyetten evliliğini devam ettirdiğini, eşlerinden boşanmak isteyip maddi geçim kaygısından dolayı boşanamadıklarını belirtiyorlardı ama şimdi artık kadınların birçoğu maddi kazançlarını elde edikten sonra böyle bir mecburiyet hissetmeyip, kendilerini kötü hissettikleri bir evlilikte boşanmaların gerçekleştiğine şahitlik ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"Daha önce aileler boşanmalara kati surette karşı çıkarken şimdi destekliyor"
Sun, "Bunun dışında artık etraftaki çevrenin boşanmayı bazen destekleyici tavırlar sergiledikleri oluyor. Yani eş boşanmak istediğinde, çevresindeki insanlar artık onu ayıplamıyor ya da bunu bir kusur olarak görmüyorlar. Daha önceki aile ilişkilerinde bu tür boşanmalarda aileler kati surette karşı çıkardı ve böylelikle boşanmalar gerçekleşmiyordu." şeklinde konuştu.
Kadınların boşandıktan sonra elde etikleri nafaka ve çocukların anneye verilmesine dair kararların kadını cesaretlendirip boşanmaya teşvik eden durumlardan biri olduğuna vurgu yapan Sun, "Bunun haricinde kadın ve erkeğin beraber çalışmasından dolayı birbirine zaman ayıramamaları, duygusal ve fiziksel olarak uzaklaşmaları, sosyal medya etkisiyle başkalarının hayatlarını görüp kendi evliliklerinin kötü olduğu ve bir an önce bitirmeye dair düşünce içerisine girmeleridir. Kadın çalışıyorsa ailelerin, kadını destekleyici bir tutum içerisine girebildiklerine şahitlik edebiliyoruz. Kadının herhangi bir maddi geliri yoksa ailesi desteklemiyor, aksine evliliği devam ettirmesi noktasında bir tutum içerisine girmektedir. Bu da bir faktör olarak kendini gösteriyor." diye belirtti.
"Tarafların yaşadığı sorunları başkalarına anlatması ve paylaşması olayı var"
Kadının çalışmasının yanında erkeğin tüm durumlara rağmen tavır veya tutumunda herhangi bir değişikliğe gitmemesinin de boşanmayı tetikleyen nedenlerden biri olduğunu söyleyen Sun, şu ifadelere yer verdi:
"Daha önceleri kadın-erkek ilişkisi biraz daha netti. Kadının evde ne yapması gerektiği ne tür görevleri üstlendiği belliyken şu anda kadın da çalıştığı için bazı durumlarda kadın ve erkek ev içerisinde hangi işi üstleneceklerine dair ne yazık ki bir netlik görünmüyor. Erkek kendi anne-babasından yola çıkarak evdeki işlere müdahale etmezken eşi de çalışmasına rağmen müdahale etmemeyi seçebilmesi kadının iş yükünün daha da artmasına neden olduğundan kendisini boşanmaya ikna edebiliyor. Kişinin evlilikte yaşadığı sorunları başkalarına anlatması ve paylaşması olayı da var. Nitekim bu insanlar tarafından tek bir bakış açısıyla olaylar dinlendiği için 'senin yerinde olsan boşardım, bir dakika dahi durmazdım' tarzı desteklerle kişiye hak vermeleri durumu oluşur."
"Kişinin önceliği eşi ve çocukları olmalı, geri kalan zamanını diğer insanlara ayırmalı"
Boşanma nedenleri arasında eşlerin kendi ailelerini ihmal edip akrabalarını öncelemesi olduğunu vurgulayan Sun, "Diğer yandan kişinin kendi evliliğinde eşi ve çocuklarını ihmal etmesi, yakın gördüğü akrabalarına destek vermesi bir anlamda boşanma sebeplerinden biri olarak meydana gelebiliyor. Çünkü insan evlendikten sonra normalde eşi ve çocukları piramidin en başındayken kişi eşi ve çocuklarını ihmal edercesine başkasının yardım ve desteğine koşabiliyor. Halbuki kişi eşi ve çocuklarıyla ilgilendikten sonra geri kalan zamanını diğer insanlara ayırması gerekir. Bu dengenin sağlanamaması evliliği kötüye götürebiliyor." ifadelerine yer verdi.
Sun, "Kişi evlendikten sonra eşi ve çocukları onun ailesidir. Öncelikli ilgilenmesi gereken birincil ailesini ihmal etmemeli. Kişinin kendine ayırması gereken bir zaman diliminin olması gerekir. Yani her şeyi beraber yapmak zorunda değiller, her iki tarafın da bir özel alanının olması gerekir ama bazı evliliklerde maalesef bu gerçekleşmiyor. Kişi, kendi ilgi alakasını çeken, şarj veya deşarj edebilecek şeyler yaparken eşine bu imkânı tanımıyor. Bu da kişinin gittikçe çöküşe geçmesine, beklediği ilgiyi eşinden görememesine, eşinin bir anlamda kendisi için bir şeyler yaparken kendisinin bundan mahrum bırakılmasına şahitlik ettiğinden evliliğini bitirme düşüncesi söz konusu olabiliyor. Ondan dolayı o denge iyi sağlanmalı. Yani kişi hem bazen kendisi ve eşiyle bazen de çocuklarla beraber bir şeyler yapabilmeli. Bunun dışında kendi özel ve mahremini kimseye anlatmamalılar. 'Boşanmak, ayrılmak istiyoruz' düşünceleri varsa bunu yapsınlar. Yani ilişkinizi ne kadar başkalarına anlatır, şikayetperver olursanız ilişkiniz o kadar kötüleşir ve yıkıma doğru gider." dedi.