Gurbet nedir?
Kilometrelerin belirlediği uzaklık birimi mi? Yoksa eskiden kelimelerinin dilinden koşarcasına gittiği birine, artık tek bir kelimeyle bile gitmek istememek mi?
Konuştuğunla el olmak da, gurbet değil de nedir…
Bir bakış, bin söz eder görene.
Anlamak isteyen, seni dalgın bakışından, çatık kaşından sezer… sözgelimi ‘sezi’ hayatın ta kendisi, empati duygusunun ana vatanıdır.
Konuşmak ille de harflerin birbirine değen aksıyla olmaz ki.
Bir çok lisanı var; Beden dili var, gözün dili var, gönlün dili var… Gelin görün ki, bu sonuncu dil sustu mu, diğer tüm lisanlar lâl olur.
Artık beşerî bir köprü yoktur, yıkılan ve yıkılanın altında kalanlar vardır.
Söz susar, dil sükût olur.
Ve ıraklık gelir, aynı odanın içindeki iki berjer koltuğun ortasına kurulur.
Artık evin içindekiler kadar hissedilir bir hacmi vardır üstelik.
Ve bir de, büyüklerin güzel bir sözü vardır “Gurbet, baş gözüyle görenler için vardır, gönül gözüyle bakanların arasında mesafe yoktur.“
Yan yana olduğunla kıtalarca uzaklık hissedersin bazen, ve yine hâl öyle olur ki; Binlerce kilometre uzaktan birileri“ sen başarırsın, arkandayım, seni seviyorum, seni anlıyorum…” der
ve şu birkaç kelimelik cümlenin eli sırtını sıvazlar, koltuk değneğin olur bir nevi…
Şimdi gözden uzak, gönülden de ırak sözünün geçer akçesi nedir, gurbette olan hangisidir?
Hayat bu ya, heyecanın yahut hüznün oluk oluk akar gözlerinden, fakat aynı çatının altında gören yoktur.
Öte yanda, bir başka çatının altındaki gönüldaşlarınızın kapısı çoktan çalınmıştır sizin heyecanınız, derdiniz yada neşenizle…
Ve çoktan buyur edilip baş göz üzerine ağırlanmıştır;
Bir telefonun değil, tam olarak bam telinizin ucunda.
İşte bu şanstır.
Bu da bir tür hayatın görünmez hediye paketidir.
İyisi mi, gelin biz şu uzaklık birimini yeniden karışlayıp, hesaplayalım…
YORUMLAR