1981 yılından beri ülkemizde 24 Kasım olarak kutlanmaya başlanan Öğretmenler Günü, tüm dünyada 1994 yılından itibaren 5 Ekim günü kabul edilerek anılmaya devam ediyor. Bazı ülkelerde farklı tarihlerde de kutlanmaya çalışıldığı görülüyor.
Ortada Öğretmenlik mesleğine yönelik bir değer kazandırma düşüncesi olduğu kesin. Hatta iş o kadar ileri seviyelere ulaşıyor ki, kutlama ve anmaların gerçekten de büyük bir değer yarattığı zannediliyor. Ancak kutlamaların ortaya koyduğu manzara ile Öğretmenliğe olan bakış açısı ve değer arasında dağlar kadar fark var.
Gerçekte, ülke genelinde 950 bin gibi yüksek bir sayıya ulaşmış olan eğitimcilerin, aslında sanıldığı kadar değer gördüğü tartışmaya açık bir konu…
Çünkü zamanın koşulları, yaşanan çağın teknolojik seviye ve donanımının sağladığı potansiyel bilgi gücü bir noktada öğretmeni geri plana itmekte. Bir de insani ilişkiler ve kültürel değerlerin yozlaşmaya başlayan ilişkiler ağının zayıflığı ile bazı şeylerin sözde kaldığını gösteriyor.
Sınav maratonuna katılan öğrenciler için bilgi kaynağı sadece okul çatısı ve öğretmen olgusu değil. Dershaneler, etüt merkezleri, ticari faaliyetleri ön planda olan özel okullar ve eğitim programları da öğretmenin yerini doldurmuş durumda. Eğitim alanında öğretmen merkezli odaklanmış eğitim modeli yerine, öğretmeni kenara iten ve kalıcılığı daha fazla olan eğitim paketlerinin öğrenciler için daha anlamlı olduğunu görüyoruz.
Resmi kurumlar olarak Okul ve Öğretmene verilen değer ile sınav maratonunun koşu atletlerine dönüşen öğrenci-veli için Özel Okul ve Dershanelerin arasında nasıl bir kıyaslama yapılabilir?
Duygusallık yerine, kendisine öğretileni aktarama vazifesi gören öğretmenin araç olduğu ve değerini de çözdüğü soru sayısı kadar gördüğü bir öğrenci profilinin karşımızda olduğunu kimse inkâr edemez. Öğrencinin talep etmediği, bilgiye olan açlığını hissettirmediği okul ortamlarında paydaşların dershane, özel okul olduğu bir alanda öğretmenin bir değeri kalmamakta!
Son yirmi yılın eğitimde özgürlükçü yaklaşımının ortaya çıkardığı format kaybının neden olduğu umursamazlık ve boş vermişlik duygusunun yarattığı öğrenci manzarası için de öğretmenin bir anlamı yok. Teknolojik araçların ve sanal dünyanın sörf adayı olan öğrencilerin Öğretmenler Günü gibi bir derdi de yok, değer katma düşüncesi de…
Madalyonun bir tarafında öğretmene verilmesi gereken değerin eleştirel yönleri var iken, öğretmen tarafının da sorgulama ve sorgulanma konusunda kendisine yöneltmesi gereken bir takım soruların da olduğu unutulmamalıdır. Çünkü merkezde öğrenci olsa da öğretmenlik mesleği ve sorumluluğu hata affetmeyen bir bütünlüğü özünde barındırır.
Öğretmenlik ve eğitimcilik, bilgi edinme sürecinin merkezi olan iletişim ve paylaşım unsurlarının kaynağıdır. Bir de insanın psikolojik, sosyal ve kültürel gelişim aşamalarında ana aktördür. Öğretmenler, insan için bilgi edinme ve bilgiyi aktarma sorumluluğunu yerine getiren karakterlerdir.
Aslında öğretmen insanlığı yetiştirme sorumluluğu edinen ana unsurdur. İnsan için temel ihtiyaç olan sağlık, güvenlik ve beslenmenin yanında sosyal hayata uyum, ahlaki ve kültürel kazanımlar, mesleki gelişim evrelerinin edinilmesinde en önemli kaynaktır.
Bunun yanında öğrencilerin de bilgi almaya aç ve açık olduğu ortada. Öğrenciye ne gösterilse, ne öğretilse, önüne ne konsa yaşamı ve toplumsal yapıyı, değerleri, dünyayı o şekilde tanır ve özümseyerek hayata bağlanmaya çalışır. Eğitimin ve eğitimcinin dürüstlüğü ve doğru ilkeler üzerine kurulu olması gerektiği buradan anlaşılır.
Eğitimin ve eğitimcinin amacı ve varış noktası, gelişim ve değişim sürecinin yanında zihinsel-teknolojik ilerleme üzerine olmalıdır. Hayatı öğretmek ile toplumsal hayatın genel ilkelerini edinmenin yollarını göstermek temel hedef olmalıdır.
Eğitimin istismara açık olduğunu taze zihinlere ekilmek istenen düşmanlık ve bencillik tohumlarının ortaya çıkardığı potansiyel adaylardan anlayabiliyoruz. Siyasetin ve yönlendirici sistemlerin yanında eğitimci kadrosunun zihinleri ve iradeleri eğitme noktasında edinmesi gereken sorumluluk bilincini unutmadan, vicdan ve vebal kavramlarını oturtacak bir zemin bulmamız gerekiyor.
Karanlık bir gelecek ile aydınlık bir gelişim sürecinin önümüze koyduğu alternatiflerden hangisini seçeceğimiz, toplumun şekillenmesinde önemli rol edinecektir. İstismar edilmemesi gereken eğitim sistemleri gelişim mucizeleri de doğurabilir, felaketler de ortaya çıkarabilir.
Öğretmenler günü kutlamaları toplumsal şekillenmenin ve gelişim modellerinin ana karakteri olan öğretmen olgusunun eseri olan insanları yarattığı unutulmadan anılmaya devem edilmelidir. Okula ve öğretmene yapılan saldırılar ve öğretmeni zayıf bir varlık görme düşüncesinin temelinde aslında değersizleştirme dürtüsünün olduğunu biliyoruz.
Öğretmen sayısının fazlalığı, teknolojik gelişmenin önümüze koyduğu araçlar ile eğitim programları, özel sektör paydaşları, özlük haklarının yetersizliği, maddi kaygılar, hizmet içi gelişim programlarının yetersiz kalması gibi etkenler öğretmen ve değer kavramlarının bir araya gelmesinde güçlü bağlar yaratmıyor.
YORUMLAR