BAŞÖRTÜSÜ ALIŞKANLIĞI

Bazı şeyler zorla olmuyor!

Bazı şeyleri çok basite indirgiyoruz!

Görüntü ile düşünce arasında tutarlılık olmalı. İnsan düşünce olarak hangi altyapıya sahip ise ondan beklenen şey düşündüğü-inandığı gibi görünmek ve yaşamak olmalıdır.

İşin içerisine aile baskısı, kültürel kalıplar, yaşam tarzı ve çevre teamülü girince iş bozuluyor. Çünkü hayatımızın sürmesinde ve davranışlarımızda,kendi irademiz ve kendi gerçekliğimizden çok çevremizi kuşatan aile, akraba, komşu, arkadaş, iş ve sosyal bireylerin bizim hakkımızda ki düşüncelerinin etkisi daha fazla…

Kendi irademiz ve tercihimiz dışında etrafta söylenen veya bizi şekillendiren şeylerin etkisi daha ağır basıyor. Sosyal hayatın gereği olarak birey-çevre bağlantısının uyumu konusunda sorun yok. Olması gereken de bireyin yaşam alanlarında diğeri ile ortak noktalar yakalamak ve genel bütünlüğü gözeten her türlü bozucu etkenden uzak kalmaktır.

Ama yaptıklarımız veya kendi bireysel dünyamıza uygun gördüğümüz eylemlerin, davranışların, hareketlerin her zaman doğru yapıldığı anlamına gelmiyor. En açık örneği inancımız ile ilgili yaşanan hayat tarzımızın karşımıza çıkardığı istenmeyen manzaralar.

Çünkü inanç öylesine basit bir hale dönüştü ki, sadece baskılar nedeniyle yaşamak zorunda olunan bir görüntüye büründü. Özellikle kızların-kadınların başörtüsü ve mahremiyeti konusunda öylesine sınırsız açılımlar ve istenmeyen girişimler yaşanır oldu ki, şaşırmamak, tepki göstermemek, eleştiri yağdırmamak elde değil.

Hem inancınız gereği örtüneceksiniz hem de sokaklarda, parklarda, uygunsuz ortamlarda aşk hayatı yaşayacaksınız…

Hem inancınız gereği mahremiyete bürünüp hayatınızı şekillendirmeye çalışacaksınız hem de istenmeyen ve beklenmeyen şeyleri söylemeye, hayatınıza aktarmaya çalışacaksınız.Başörtüsü takacaksınız, ama namus ilkelerini ayaklar altına alan ortamlara girerek inançeksikliğiyle örtü altından her türlü özgür eylemde bulunacaksınız.

Başörtüsü takmanın anlamı inancı temel ilkeleri ile yaşamaktır. Örtüye bürünmek cinselliği sınırsızca yaşamak değil.

Sevgili ve metres hayatı yaşamak hiç değil.

Başörtüsünü maske olarak kullanmak, gizli yapılacak haramları ve kötü davranışları kapatmanın aracı hiç değildir.

Bu yüzden alışkanlık itibariyle örtüye bürünmek kadar saçma bir hayat tarzı olamaz.

Yıllarca siyasi malzeme olarak kullanıldığı yetmezmiş gibi zamanımızda inancı olanlara zarar verecek görüntülere bürünmek ahlaki yetersizliğin işaretlerini önümüze koyuyor. Mahremiyet itibariyle ve inancın gereği olarak başörtüsü takmanın saygınlığı ve ağırlığı vardır. Kültürel uygulama veya çevre söylemini engellemek amacıyla bu kıyafet altına girmenin mantığı yok.

Çünkü insan psikolojisi, eleştiri ve kötüleme ruhunu birinin yaptığı hata ile değerlendirmeyip, genele yani tüm inanan ve başını örten kadın-kızlara indirgeyen aşağılamalara yönlendirme hatasına düşüyor.

Büyük laflar üretmek ve konu hakkında âlim kesilmek amacı gütme derdimiz yok. Fakat ortada yapılan yanlışlar varsa ve özellikle inancımız gereği bize, inanan insanlara yansıyorsa dile getirmekten kaçınmanın da bir manası yok.

Hiç kimse kendi yaşam tarzını sosyal kimlikler altında yaşamaya ve dini kullanarak sınırsız özgür davranışlarla yapılmaması gerekenleri yapmaya çalışmasın. Sosyal kimlikler çıkar ve menfaatler ile örtüşmemeli, özellikle ilahi alan içerisinde olan temel ilkelere zarar verecek davranışlara yönelmemeli.