Farklılık, insanoğlunun belirlediği özellikler değildir. Farklı olmak veya değişik yaratılış özelliklerini taşımak insan tarafından belirlenmiş bir kader değildir.
İnsan var olduğu an ve dünyaya adım attığı zaman bir yaratılış üzerine ve değişik bedensel, zihinsel, psikolojik, sosyal özellikleriyle yaşam sürecini başlatır. Ona verilen beden ve verilen ruh enerjisiyle yaşamı sürdürmeye başlar.
Kendisinin belirlediği bir özellik yoktur. Kendisine fırsat olarak verilen yaşam fırsatını, doğduğu ve dünyaya adım attığı çevrede, zamanda ve sosyal çevrede geçirmenin gayretiyle hareket eder.
Yani var olmasını sağlayan kudret ve yaratıcımız, insana değişik karakterde ve özelliklerde yaşamanın yanında değişik kültürlerde ve değişik coğrafyalarda bulunma imkânı da tanımakta. İnsanın farklı olması veya değişik özelliklerde dünyada bulunması kendi tercihi değildir.
İnsan kendi tercihini yaşamını sürdürürken kullanarak hayatını belirleyen yolları seçer. Bu manada insanları kategorilere ayırmak bir noktada varlığı yaratan mutlak kudrete karşı geliştir.
İnsan farklılıklarıyla ve sahip olduğu tüm donanımlarıyla hayatını sürdürürken diğer insanlarla sahip olduğu farklılıkları kıyaslamaya kalkmadan hareket eder. Ayrımcılık yaratmayan bir hayatı ırkçılık taassubuna indirgemeden ortak yaşama katılmalıdır.
Ayrımcılığı insanın renginde, dilinde, inancında, ırksal özelliklerinde, kültürel yaşam tarzında aramak yanlış peşinde koşmak anlamına gelir.
Irkçılık insanlık dışı bir ideal ve insanlık dışı bir eylem tarzıdır.
Bir insanın başka bir insana üstünlüğü sahip olduğu karakteristik özellikler veya kültürel değerleri açısından olmadığı gibi bir milletin veya topluluğun da başka millet ve topluluklara üstünlüğü hiçbir neden/dayanakla olamaz.
Bu saçma iddialar tarihin derinliklerinde yok olan idealizm artığı kafatasçı zihniyetlerin ileri sürülen boş söylemleridir.
Üstünlük kültürden, inançtan, değerlerden, yaşam tarzından veya bedensel özelliklerden kaynaklanan bir temele dayanmaz. Üstünlük sadece toplumsal statülerde ve yönetim mekanizmalarında sahip olunan yeteneklerin topluma/insanlara sunulan hizmetlerin yüksek oranlarının insanların gözünde yarattığı samimi hislerde yaşanır.
İnsanların kalbinde ve düşüncelerinde farklılık yaratan veya üstünlük doğuran ilkeler ancak kazanılan değer ve sağlanan faydanın ortaya çıkardığı gönül hoşluğudur. Minnettarlık ve benimseme sonucu insanların değer verdiği bir pozisyona kavuşmaktır üstünlük anlayışı!
Bireysel veya toplumsal baskınlık yaratan ve zoraki dayatmalara dayanan hiçbir ideal, ekol, düşünce ya da inanç insanlar arası ayrımcılığın sebebi olamaz.
Son yüzyılın batı uygarlığını oluşturan ülkelerin ve bu ülkelerde yaşayan değişik ırk ve etnik yapıdaki insanların kabaran ırkçılık damarına karşılık yaşadıkları coğrafyalarda içerisine düştükleri sıkıntıların özünde ayrımcı anlayış ve etnik kültür yatmakta.
Zira gerek inanç sistemlerine mensup kitlelerin gerekse derilerinin rengi (doğal olarak) farklı olanların yaşadığı ayrıştırıcı politika ve müdahaleler tiksinmemiz gereken kavramları artırmaya ön ayak oluyor.
Bazı ülkelerin “Yerlilik” ve “Millilik” kimliği üzerine kurguladığı dışlayıcı politikalar ne yazık ki değişik kültürel yapıların mensubu olan insanların güvenliğini ve ekonomik/sosyal statülerini zedeleyecek sonuçları ortaya çıkarıyor.
İnsanlar arası ayrımcılık girişimlerinin çirkinliği kadar ırkçılık taassubuyla kitleleri kategorilere ayırma ve daha da kötüsü kitleler üzerine savaş senaryolarıyla yıkımlar yaratmanın, insanlığa ihanet anlamı taşıyan sonuçlar doğurduğunu unutmamak gerekiyor.
YORUMLAR