Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Batman Pusula

SOSYAL STATÜ

Kişiler temsil ettikleri makamların kalıcı aktörleri değildir. Mevkiler ve makamlar temsili organlar olarak işgal edildikleri zamanların aktörlerini sürekli bir hale dönüştürme gücüne sahip değildir. Çünkü alınan görevin sonu ve sonradan gelecek olanların dönemleri vardır.

Hiç kimse bulunduğu statü ve makamın kalıcılığını edinememiştir. Zaman geldiğinde koltuğun terk edilmesi kaçınılmaz sonuç olarak karşımıza çıkacaktır. Hakkaniyet, liyakat, yeterlilik kavramlarının ardına saklanmanın bir önemi yok!

Kimsenin de umurunda değil. İşin içerisinde siyasi kaygılar da girince toplumsal statüler, temsil makamları ve mevkiler geçmişin sayfalarında yer edinmekten başka bir sonuç doğurmamakta.

Önemli olan becerebilmek veya becermeye çalışmak…

Önemli olan sahip olunan makamda kalıcılıktan çok fayda ve yararlılık ortaya koyabilmek…

Ne için mi?

Fayda ve hizmet kavramlarının devreye girdiği an burası! Kişiler ve makamların var olma nedeni görevlerinin gerektirdiği sorumluluk bilincini edinerek, hizmet sunmayı ilke haline getirmektir. Klasik tabiriyle halkın ihtiyaçlarını temsil edilen statülerde giderecek hizmet hassasiyetini ortaya koyabilmektir.

Toplum biliminin (Sosyoloji) inceleme alanı olan toplu insan kitleleri ve topluluk içerisinde yaşayan insanların aralarındaki her türlü ilişki ağı ve grup bilincinin önümüze koyduğu gerçeklik, insanın tek başına yaşayamadığı, diğer bireylerle birliktelik ruhu yakalaması gerektiğidir.

Psikoloji bilimi, tek parça olarak inceleme alanına giren insanın kendisini Zekâ, Davranış, Kişilik, Akıl ve Ruh Sağlığı yönleriyle incelerken vardığı sonuç, Ruhsal ve Akıl Dengesi’ nin insan hayatının ilk basamaklarda olduğu gerçeğidir. Yani Psikoloji bilimi insanı birey olarak tüm yönleri ile inceledikten sonra topu Sosyoloji bilimine, yani beraber yaşayan ve uyumlu denge yakalayarak hayatını ortak paylaşımlarla sürdürmeye çalışan insan doğasını kendine inceleme alanı belirleyen bilim dalına atmakta.

Ruh gibi mutlak bir enerjinin yanında, form kazanan beden yapısı ile ikili bir varlık sistemine sahip olarak yaratılmış insanın uyumlu bir denge sistemi ile yaşamını sürdürmesinde insanın kendisi kadar çevresini meydana getiren diğer insanların da rolü var.

Bireyler toplumun oluşumunda varlıkları ile sayısal çoğunluk yaratmakla kalmazlar, yaşadıkları toplumu ve içerisinde bulundukları ilişkiler ağını da yönlendirme konusunda belirleyici sorumluluklar edinirler.

Toplumu oluşturan kitlesel bütünlük ile toplumu temsil etme statüsüne kavuşan mekanizmaların ve organların temsilcisi olanların var olması, ortaya koydukları hizmet ile sağladıkları fayda ölçüsündedir.

Eğitim kurumları bunun için Yerel yönetimler bu yüzden vardır. Ticari organlar ve üretim mekanizmaları bu yüzden faaliyet yürütürler. Kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının temel felsefesinde bireye ve topluma sunulacak hizmetin kalıcılığı vardır.

Kurumları ve yönetim birimlerinin başını çeken aktörlerin varlığı bu yüzden anlam kazanır. Statülerin işgali hizmet üretemeyenlerin varlığına müsaade etmez.

Kurumsal kimlik taşıyan meslek gruplarında bulunan ve özellikle yönetim birimlerinde görev alan kişilerin donanımlı olması, statünün gereği olan mesleki birikimi edinmesi, görevin hakkını verecek şekilde zaman ve emek harcama bilincinden vaz geçmemesi gerekiyor.

İnsanlar karşılıklı olarak birbirlerine bağımlı olduklarından, sürekli bir etkileşim ve ilişki söz konusudur. Bu etkileşim ve ilişki sosyal bir alış-veriş sürecini özünde barındırır. Sosyal alış-veriş sürecinde ise karşılıklı beklentiler kendini gösterir. Hayatın kendisi karşılıklı beklentiler üzerine kuruludur.

İnsanlar kendi çıkarlarını düşünürler ve üretilen hizmet ile fayda ölçüsünde karşılıklı anlaşmalar sağlanarak uyumlu ve dengeli ortamlar yakalanır. Bireyin beklentisi de budur, makamların hizmet kültürü de bunu işaret etmektedir.

Statüler beklentilere karşılık verme zorunluluğu olan görevler bütünlüğüdür. Halkın ve kişilerin hizmet noktasında beklentileri yasal çerçevede ve hakkaniyet ölçüsünde cevaplanmalıdır. Kimseye iltimas ve ayrıcalık tanınmadan eşitlik ilkesi ile hizmet kültürü sürdürülmelidir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER