Evrenin birçok dili var. Kendini insana sunan ve insan hayatına müsait ortamlar yakalama adına fırsatlar veren evrenin kendini ifade etmeye yarayan dilleri ve kanalları var. Ses dili, görüntü dili, sıcaklık-soğukluk dili, beslenme dili, nefes alabilme dili, koku alabilme dili, konuşma dili, anlama dili ve ruh dili olarak sıralanabilecek öylesine iletişim kanalları var ki…
Bunlara bir de Evrenin Dili’ni ekleyebiliriz.
Dil denince aklımıza dar anlamda sadece insanlar arası iletişim kanalı ve araç olarak kullanılan Dil organı gelse de aslında dilimizin ve iletişim kanallarımızın Sevgi, Aşk, İlahi boyut ve var olan İnsan varlığı olduğunu fark edemiyoruz.
İnsanlar anlaşma-iletişim aracı olarak simgelerle ifade edilen bir düzenli yapıyı kullanır. Dil yardımıyla değişik sesler ve simgesel ifadelerle iletişim ortamlarında varlığını sürdürme gayreti göstermektedir.
Sadece bu kadar mı?
Diğer canlılar, çevre elemanları, evrenin diğer elemanları ile olan varlık halimizin sahip olunan boyutları için ne demeli?
Tüm canlı türlerinin kendi aralarında kurdukları iletişim ağının yanı sıra canlılar arası kurulan bağların ve ortak mekânların iletişim kanallarının özünde yer alan birlikte olma ve birlikte yaşama zorunluluğu, yakınlaşma ve değer verme bilinci yaratmakta.
Türler arası ve cinsler arası bağ kurmanın temel aracı dil olmasa da fark etme, algılama, masumiyet ile bakış açısı yakalama, sevginin gücünü hissetme ve zarar vermeme duygusunu aktarma sayesinde canlılar arasında iletişim kanalları yakalanabilmekte. Sorun insanın kullanması gereken iletişim kanallarını zarar verme üzerine kurgulamasıdır.
Bu manada evrenin dili Sevgi’ dir demek yanlış olmaz.
Sevgi ve sevme duygusunun özünde varlık ve varlığın önemli bir parçası olan insan yer alır. Sevgi olmadan duygu ortaya çıkamaz. Hissetme ve değer vermenin odak noktasına yerleşen sevgi hissi sayesinde varlık ve canlı-cansızlar yaşam alanlarında yer alırlar.
YORUMLAR