Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cengiz Haşimoğlu

FITRAT YA DA YARATILMA ÖZELLİĞİ (2)

Özellikle Allah’ ın insanları hangi Fıtrat (özellik, saflık, temizlik, mahrem, günahsız/haramsız) üzerine yarattığı düşünülürse, sonradan kendi özellikleri, dünyayı algılama biçimi, kişilik tipi ve çevresel faktörlerle değişik sosyal kimlik ve sosyal bilinç özelliklerine sahip olur.

Yani saf ve boş bir sayfa misali günahsız/masum bir şekilde yaşam sahnesine adım atan insan seçme hürriyeti, iradeli yönelim ve akli tutarlılıkla bir bakıma nasıl yaşam süreceğini belirleme yolunu tutmaya başlar.

Bütün insanların doğal hali, asli yapısı ve özü itibariyle mutlak bir gücün eseri olarak saf beden, duygu/düşünce ve inancıyla hayata başladığı, sonradan yaşadığı ortamların ve birlikte olduğu insanların etkisiyle karakterini/kişiliğini belirlemeye başladığını görüyoruz.

Farklı inançlara, değişik kültürlere, yaşam biçimlerine, farklı insanlara yönelmesinin nedeni Fıtratın bozulması ya da bozulmasa da değişik alternatiflere yönelmesindendir. Temiz ve saflık insanın kalıtsal özelliğidir. İnsanı şekillendiren veya insanın ne olacağını belirleyen sonradan sürdürdüğü yaşamında bulunduğu çevre koşullarıdır.

Zira insan tabiatına kodlanmış ruh temizliği ve saflık ilkeleri Allah’ ın Fıtrat konusunda insana hayatını belirlemede verdiği bir harita olarak yorumlanabilir. Yönünü belirleyen ve sağlıklı bir şekilde hayat basamaklarını çıkan insan için kabullenme-reddetme ile hidayete erme-gaflete düşme arasında yapılan tercihler sonucu “Hakkı özümseyerek benimsem alışkanlığı” kazanılır.

İnsan fıtratı gereği bedensel açıdan olduğu kadar ruhi ve zihni açıdan da düşünme, hissetme, inanma, algılama kapasitesiyle dünyaya gözlerini açar. Yani iyilik ile kötülük, kabullenme ile isyan etme arasında tercihi olan insan kendi yaşamını belirlediği ilkeler ardından giderek yönlendirmeye başlar.

İnsan Beden-Ruh birlikteliğinde kazandığı yaşam hakkını doğduğu ilk anlardan itibaren taşıdığı ilahi ilkelerin yarımıyla donatmaya ve kullanmaya başlar. İyilikten yana olan her şey fıtratına uygun olma özelliği taşımaktayken; Kötülüğe yönelik her adım insan fıtrat ve yaratılış felsefesine aykırı kabul edilen nitelikler taşır.

Kişinin kendisini yaşamın doğal seyrine bırakması gerekiyor. Ama insanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, şüpheci olmayı öğrenmemelidir. İnsan düşünerek, öğrenerek, eyleme geçerek, vicdanlı davranarak, kalbine kulak vererek, var olma bilincini canlandırarak fıtratıyla uyumlu hale dönüşür.

İnsanın geçmişi ne olursa olsun veya nerede yaşanıyorsa yaşansın kendi değerinin farkında olmayı ihmal etmemelidir. İlahi boyuta sahip olan insanın manevi boyutu maddi boyutundan daha ağır basar. “Işığı kalbinde/benliğinde hissetmek” ifadesiyle belirtmek gerekirse; İnsan fiziksel, ruhsal ve zihinsel gelişimini devam ettirme adına var olmanın ilk anlarındaki “Saflığa/Öze Dönüşü” gerçekleştirmenin başarısını göstermelidir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER