İstediğini yapma ve hukuk başta olmak üzere yazılı ve yazısız kurallar bütünlüğüne uymama konusunda itaatsizlik gösterme günümüzün özgürlük tanımı olarak kabul edilse de başkalarına olan zarar boyutları nedense görmezlikten geliniyor.
İnsanlar açısından utanma hissi yok denecek seviyelere düştüğünden, her şey normal, her şey uygun ve her şey yapılabilir mantığı ağır basan bir hayat felsefesi ilkesine dönüşmüş durumda.
Şahısların, yaptıkları eylemleri kendileri yönünden doğru bulması yetiyor. Başkasına olan zarar veya başkasının özgürlüğüne/hakkına olan saldırı ve ihlaller görmezlikten gelindiği sürece utanma ve mahcubiyet duygusunun ortadan kalkmasına zemin hazırlandığı görülmüyor.
Hâlbuki utanma hissimizi kullanmamız gereken öylesine çok olay/ortam ve zamanlar var ki…
Görünüşümüzden söylediklerimize, davranışlarımızdan düşüncelerimize kadar farkında olduğumuz ya da olmadığımız çok hata, yanlış ve değer yargılarımız var.
Kişi tarafından doğru görülenlerin herkes tarafından doğru kabul edildiği veya menfaatimize uygun olan yaşantılarımızın toplumun diğer bireyleri açısından da kabul edilebilir olduğunu zannetmek hatalı bir çıkarımdır.
Başımıza gelen veya günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylara olan eleştiri mantığımızı biraz da sorunun kökeninde arama adına sorgulamaya almak gerekiyor.
Utanma hissimiz ile ideal toplum düzeni arasında yakın bir ilişki olduğu bilinmelidir.
Kuralların ve sosyal düzen ilkelerinin temelinde insana olan değer mantığı vardır. Ama bunu umursamayanların hata ve yanlışları sayesinde ortaya çıkan manzara yıkımlar/gözyaşları olmakta.
YORUMLAR