Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sabahattin Hamidi

RAMAZAN SOHBETİ (29)

İNFAK VE CÖMERTLİK, (2)

Değerli Okurlar;

«— Peygamber (Sav) ‘den bir şey istenmiş de, “Hayır!” dediği, vakî olmamıştır.»diyor Cabir ra.  Milyarlarca selat ve selam üzerine olsun. Kainatın önderi ve rehberi öyle bir ahlaka sahipti. Mertlerin en merdi,cömertlerin en cömerdiydi. Önderimiz, rehberimiz, kılavuzumuz ve kurtuluş reçetemiz Muhammed  asv böyle bir şahsiyetti. Kendisine ve kapısına geleni asla reddetmemiş ve asla geri çevirmemiştir.

   Cömertliği nasıl yaparız,nasıl cömert olabiliriz sorusuna en büyük örnek ve model efendimiz as’dir. Madem modelimiz,önderimiz ve rehberimizdir,öyleyse Biz Müslümanlarında böyle bir yolu ve çizgiyi takip etmemiz gerekmektedir.

 Kıymetli Okurlar;

      Mübarek ramazan ayındayız. Bereket ayındayız. Rahmet ayındayız. Şefkat ve merhamet ayındayız. Bunun gereğini bir müslüman olarak yerine getirmeliyiz. Bir mü’min olarak davranış sergilemeliyiz. derin bir üzüntüyle müşahede ediyoruz görüyoruz ve duyuyoruz.  Etrafımızda ve şehrimizde acınılacak durumda olan kardeşlerimiz vardır.Üstüne giyecek bir şeyi ve yiyecek lokması olmayan insanlarımız vardır.*Burnumuzun dibinde ki bu olanları göremiyoruz veya  görmek istemiyoruz.

    İşimize geldiği yerde de,gösteriş ve riya söz konusu olunca,medya ve kalabalıklar şahitliğinde yapamayacağımız fedakarlıklar yoktur. Veremeyeceğimiz paralar yoktur. Halbuki bu şekilde bir infakın ve yardımın Allah katında zerre miskal değeri yoktur.Asıl fedakarlık, söylemeden,göstermeden ve reklama bulaşmadan yapacağımız infaklardır.   Bunları görmek zorundayız,bunlardan sorumluyuz, bunları araştırıp bulmalıyız. İstemekten içtinap eden binlerce müslüman var bu şekilde. Varlıklarından habersiz olduğumuz kardeşlerimiz vardır.Onlara sahip çıkmak,Onları yedirmek ve giydirmek zorundayız.   Giydiklerimizde ve yiyip içtiklerimizde onların hakları vardır. Vermek zorundayız, yedirmek zorundayız.Bunlardan habersiz bir müslümanlığı yaşayamayız. Umursamaz bir tavır sergileyemeyiz.Böyle insanlar varken aramızda keyif çatamaz Müslüman.Sofrasında her çeşit yemeği bulunduramaz.Komşu aç,insanlar açken sefa içerisinde bir hayatı yaşayamaz insan.Nemelazımcı ve vurdum bir tavrı gösteremez müslüman.

      Hiç unutmayalım ki,Yüce Allah bunların hesabını bizlere mutlaka soracaktır.Efendimiz sa: Ey Esma; Fakirlere infak et, hesap etme. Yoksa Allah aleyhine olarak he¬sabını görür; depo etme, yoksa aleyhine günah birikir tavsiyesine uyalım. Evlerimizi açalım, kasalarımızı açalım, gönüllerimizi açalım, imkanlarımızı açalım. Duygularımızı seferber edelim.İşte O zaman adam gibi adamlıktan söz edebiliriz. İşte O zaman gerçek anlamda Bir Müslümanlık tan  söz edebiliriz. İşte o zaman müslümanlığımızla iftihar edebiliriz.

     Değerli Okurlar;İnfaklarımızı Nerelere,kimlere ve nasıl harcadıklarımızı da iyice tahlil etmemiz gerekiyor. Yüce Allah buyuruyor:

“Ey Muhammed! Sana, Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. Oysa asıl, kimlere harcamak gerektiğini sormalıydılar. Onlara de ki:

“Harcayacağınız mallar, ana baba başta olmak üzere akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Öyleyse az çok demeyin iyilik edin, çünkü her ne iyilik yaparsanız, Allah onu mutlaka bilir ve karşılığını mutlaka verecektir.”diye buyurmaktadır yüce yaratıcımız. Bakara.215.

Bunları görmek ve merhamet etmez zorundayız.Yüce peygamberimiz sav buyuruyor:

” İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” buyurmaktadır. Yeryüzündekilere merhamet edelimki, göktekilerde bizlere merhamet etsinler.Bunu yapmakla Malımızdan ve mülkümüzden de bir şey eksilmeyecektir.Tam tersine artacaktır.Ve mükafatıda Allah tarafından kat kat verilecektir.Yüce Allah buyuruyor yine:

“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, tıpkı buğday tohumu eken bir çiftçinin durumuna benzer: Toprağa atılan bu tek tohum, her başağında yüz buğday tanesi olmak üzere, tam yedi başak filiz verecektir. Yani, Allah yolunda harcama yapan kişi, mükafatını yedi yüz katıyla alacaktır. Hattâ Allah, dilediğine, bundan kat kat fazlasını da verir. Çünkü Allah, lütuf ve merhametiyle sınırsızdır, her şeyi bilendir.” buyurmaktadır. Bakara. 261.

*Mahşer günü durumları nasıl olacak

*İşte böyle bir davranış sergileyenler mahşer gününde de ne korkacaklar nede endişeleneceklerdir. Yüce Allah buyuruyor:

“Mallarını gece gündüz, gizli açık demeyip hangi zaman ve durumda olursa olsun, ihtiyaç sahibini görür görmez derhâl harcayanlar var ya, onlar için Rableri katında nice ödüller vardır ve mahşer günü onlar ne korkuya kapılacak, ne de üzüleceklerdir.” Buyurmaktadır.Bakara,274.

     Mevlam o gün korkmayan ve endişelenmeyenlerden kılsın.Mallarını Allah yolunda cesur bir şekilde harcayanlardan eylesin.Verdiği bu cömertçe davranışından ötürü cennetini satın alanlardan eylesin.Ve cümlemizi Allah’ın o çok sevdiği mert ve cömert kullarından eylesin. AMİN

 

 

AYETİ KERİMELER:

“Çünkü onlar, mânevî bakımdan sağırdırlar, gerçeği işitmeye tahammülleri yoktur, dilsizdirler, gerçeği, doğruyu itiraf etmekten çekinirler, kördürler, apaçık hakîkati görmezlikten gelirler. Bu yüzden, inkârcılık ve ikiyüzlülükten vazgeçmez, bir zamanlar terk ettikleri imana artık dönmezler.” Bakara; 18.

On yedi ve on sekizinci ayetlerde, tamamen inkâra saplanmış ikiyüzlüler anlatıldı. On dokuz ve yirminci ayetlerde ise, henüz inkârda karar kılmamış, fakat çıkar kaygılarıyla inanç ile inançsızlık arasında bocalayıp duran bir başka münâfık tipi ele alınıyor:

“Yâhut onlar; göklerin gürlediği, şimşeklerin çaktığı zifiri karanlık bir gecede; gökten boşanan şiddetli yağmura tutulmuş kimselere benzerler: Ölüm korkusunun verdiği dehşetle, yıldırımlara karşı güya korunabilmek için parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa ne yaparlarsa nâfile, çünkü Allah, inkârcıları çepeçevre sarıp kuşatmıştır.” 19.

HADİSİ ŞERİFLER:

*Efendimiz as ashabına: ”Gıybet nedir bilirmisiniz. Ashap: Allah ve Resulu daha iyi bilir, dediler. Allah Resulu as:”Kardeşinin arkasından, hoşuna gitmeyecek şeyleri konuşmandır, buyurdu. Söylediğim, kardeşimde varsa gıybet olur mu, diye soruldu. Resulullah sav: Söylediğin onda varsa gıybet, yoksa iftira etmiş olursun” diye buyurdu.

* Efendimiz as ashabına: Allah katında faizden daha büyük günah nedir, bilmiyor musunuz, ashap:  Allah ve Resulü daha iyi bilir. Efendimiz as” Kuşkusuz Allah katında faizden daha büyük günah, müslümanın ırzına kast etmektedir.”7.buyurdu ve şu ayeti okudu:”Erkek ve kadın mü’minlere suçları olmadığı halde haksız yere eziyet edenler, muhakkak iftira etmişler ve büyük günah işlemişlerdir”. diye buyurmaktadır. (Ahzap. 58)

EFENDİMİZ SAV’DEN DUA:

“Allah’ım! Bizi,sana çok ham dedenlerden ve seni çok zikredenlerden kıl.Nasihatini tutalım,emirlerini öğrenip yapalım.” 47.

“Allah’ım! Rahmet Peygamberi olan Resulün Muhammed(sav)hürmetine, dilekleri mi senden isterim ve sana yönelirim.Ya Muhammed!Dileklerimin kabul olması için bütün ihtiyaçlarımda senin aracılığınla Rabbime yönelir niyaz ederim.Allah’ım,Muhammedi bana şefaatçi kıl.” 48.

BEDİ’UZZAMAN HZ:

21.MEKTUP:

On birinci Kelime:

‘VARIŞ O’NADIR’ Yani, ticaret ve memuriyet için, mühim vazifelerle bu dâr-ı imtihan olan dünyaya gönderilen insanlar, ticaretlerini yapıp, vazifelerini bitirip ve hizmetlerini itmam ettikten sonra, yine onları gönderen Hâlık-ı Zülcelâllerine dönecekler ve Mevlâ-yı Kerîmlerine kavuşacaklar. Yani, bu dâr-ı fâniden gidip dâr-ı bâkide huzur-u Kibriyaya müşerref olacaklar. Yani, esbab dağdağasından ve vesâitin karanlık perdelerinden kurtulup, Rabb-i Rahîmlerine, makarr-ı saltanat-ı ebedîsinde perdesiz kavuşacaklar. Doğrudan doğruya, herkes, kendi Hâlıkı ve Mâbudu ve Rabbi ve Seyyidi ve Mâliki kim olduğunu bilecek ve bulacaklar.

İşte, şu kelime, bütün müjdelerin fevkinde şöyle müjde eder ve der ki:

Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Otuz İkinci Sözün âhirinde denildiği gibi, dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun. Müptelâ ve meftun ve müştak olduğunuz mecazî mahbuplarda ve bütün mevcudat-ı dünyeviyedeki hüsün ve cemal, Onun cilve-i cemâlinin ve hüsn-ü esmâsının bir nevi gölgesi; ve bütün Cennet, bütün letâfetiyle, bir cilve-i rahmeti; ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizaplar ve câzibeler, bir lem’a-i muhabbeti olan bir Mâbud-u Lemyezelin, bir Mahbub-u Lâyezâlin daire-i huzuruna gidiyorsunuz. Ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan Cennete çağırılıyorsunuz. Öyleyse, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.

Hem şu kelime şöyle müjde veriyor, diyor ki:

Ey insan! Fenâya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip düşünmeyiniz. Siz fenâya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, âlem-i nura giriyorsunuz. Sahip ve Mâlik-i Hakikînin tarafına gidiyorsunuz. Ve Sultan-ı Ezelinin payitahtına dönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz. Firaka değil, visale müteveccihsiniz.

HZ ALİ RA:

Seyyidet’ün Nisâ Fâtımat’üz-Zehrâ ra’hâ’nın defninde Rasûlullah’a (s.a.v) e hitapları.

Selâm olsun sana beden ve civarına inen, sana pek çabuk kavuşan kızından yâ Resülellah. Senin seçilmiş kızından ayrıldığımdan dolayı sabrım azaldı, kudretim kalmadı yâ Resülellah. Ancak senden ayrılmam, senin vefâtını görmem, çok daha büyük bir acıydı; ona sabrettikten sonra buna da sabretmem gerek.

Seni kabrine yatırdım; senin rûhun, boynumla göğsüm arasında kabzedildi. “Gerçekten de biz Allah’ınız ve gerçekten de ona kavuşacağız”. (2, Bakara, 151).

 Emanetin benden alındı; bana verdiğin, elimden çıktı. Fakat Allah, beni de senin bulunduğun yurda alıncaya dek derdim sürüp gidecek; gecelerim uykusuz olarak sabahı bulacak.

Ümmetinden çektiklerimizi kızın sana haber verecektir, ona sor; hâli ondan haber al. Hem de bunlar, senden ayrılığımız uzamadan, senin anılışın unutulmadan olup bitti.

Selâm olsun ikinize de, selâm verip vedâ eden kişinin selâmıyla, incinmiş, daralmış kişinin selâmıyla değil. Ayrılıp gidersem usancımdan değil; oturur, derdimi söylersem de Allah’ın sabredenlere vaad ettiği ecir hakkında kötü bir zanna düştüğümden değil.

NECİP FAZIL KISAKÜREK:

* Bir anlık emanete ne türlü övünelim

  Gel, rahmet kapısında ağlaşıp dövünelim

*.Tel tel ve iple iplik dikseler de ağzımı

   Tek ses duyarlar, ALLAH..yoklayanlar nabzımı

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER