KÜRESELLEŞME SORUNU (1)

0

BEĞENDİM

Haber: Cengiz Haşimoğlu

0

İnsan sayısının artışı, dünya nüfusunun yoğunluk kazanması, kaynakların kullanımıyla ilgili sıkıntılar, ekonomik krizler, toprak ve kaynak edinme yarışı ve yaşam standartlarındaki iniş-çıkışlar son yüzyılın insanlığa seçenek sunduğu alternatiflerin doğmasına yol açtı.

Çünkü yaşam zorluğu çeken bölgeler, ülkeler ve insan kitleleri var. “Kaynakların eşit kullanımı” gibi hayati bir ilkeyi gözetmemek insanlık için problemler yaratıyor. Sıkıntı (daha modern anlamıyla krizler, riskler, tehlikeler, tükenmişlik vb.) insanların doğal kaynakları paylaşma konusunda iştahını kabartarak fazlasını edinme hırsında!

Aslında yaşam sahnemiz, yani üzerinde insanlığa yaşama olanağı sağlanan dünya küresi yeterli donanım ve kaynağa sahip.

Bu kaynakları ve donanımları ihtiyaçlar için harcama veya tüm insanlığın yaşam alanlarına dağıtmak zor olmasa da mevcut şartlar birçok problemin yaşandığını önümüze çıkarıyor.

Günümüzde hala Afrika ve bazı Asya ülkelerinde “Açlık” yaşanmasının yanında bazı Avrupa ülkelerinde ya da Amerika kıtası ve art ülkelerindeki devletlerde yoksulluk ve sefaletin hüküm sürmesinin nedenlerini sorgulamak söylenmek isteneni ispatlayacaktır.

Dünyamızın Kaynak ve Donanımları insanlar/ülkeler için eşit bir biçimde paylaşılamıyor.

Bu yüzden dünya insanlarını ilgilendiren ve yaşam alanlarında eşit hakların kullanılmasına yönelik bazı projeler ve kısmi girişimler sonucu oluşan birlikler ve forumlara ihtiyaç duyulmakta. İnsanlık için ortak meseleler söz konusu olunca modern tabiriyle kavramlar dünyasında yeni ifadelerle karşılaşıyoruz: KÜRESELLEŞME gibi…

Küreselleşme ifadesi ulusların, devletlerin, toplumların, insan kitlelerinin kendi aralarında kurdukları değişik bağlarla (ekonomik, siyasi, ticari, kültürel, askeri, güvenlik, teknolojik, sanatsal vb.) her türlü iletişim/diyalog ilişkiler sürecine verilen genel bir tanımlama kavramıdır.

Bir diğer ifade ile Globalleşme diye tanımlanan küreselleşme kavramı ülkeler/uluslararası ilişkiler ağının alış-verişinden doğan bir bütünleşme sürecidir. Yani küreselleşme ağırlıklı olarak ekonomik alanda olduğu gibi siyasal, teknolojik ve kültürel özellikler gösteren bir zaman dilimini işaret eder.

Daha doğrusu ülkelerin ve insan kitlelerinin sahip olduğu sermaye/imkânları yerel manada kullanmanın yanı sıra diğer dünya ülkeleriyle de paylaşmasına veya değişim/gelişim aşamalarında kullanmasına yönelik her türlü girişimin ifadesidir.

Bu durum Modernizm kavramını önümüze çıkarsa da yenidünya düzeninin bir gereği olarak uluslar arası ilişkiler ağının artmasına duyulan ihtiyaçla da alakalıdır. Çünkü teknoloji, bilimsel ilerleme, ekonomik ihtiyaçlar ve mal/hizmet üretme süreçleri, güvenlik ve savunma, stratejik ortaklıklar, savaş risk ve ihtimalleri gibi hem ülkelerin hem de ülkeler arası yaşam sürecinin kaçınılmaz birliktelikleri nedeniyle dünyamız yeni yüzyıllara ve yeni ortaklıklara ihtiyaç hissetmekte.

Soru şu: Ülke/Devletler ve insanlık yerel manada kendi kendine yetme gayretiyle mi varlığını sürdürmeli, yoksa her alanda diğer Ülke/Devletlerle beraber yaşamayı ve ihtiyaçları giderecek girişimleri sürdürmeli?

Tekrar belirtmek gerekirse: Teknolojik ilerleme, ekonomik ihtiyaçlar ve stratejik gereksinimler küreselleşme zorunluluğu doğurmakta. Yani dünyanın ortak sahnesinde rol almak ve ülke kaynaklarını üretim sürecinde zenginleşme ve gelişme aşamalarında kullanmak gerekiyor.