Yazmak/çizmek gerçekten de kolay!
Oturduğun yerden ahkâm kesmek yakışıyor bize…
Bilip/bilmeden yorum yapmak ve sadece eleştiri kültürünün arkasına saklanmak çok kolay aslında.
Tekrar ediyorum: Bilmek ve bilgi sahibi olarak konuşmak, yorum yapmak, söylemlerde bulunmak, yönlendirme yapmaya çalışmak ve en önemlisi tedbir almak için girişimlerde bulunmak önemli bir konu.
Bizde olan bu: Olayların ortaya çıkması, problemlerin yaşanması, sıkıntıların dağ gibi büyümesi, riskler ve tehlike yaratan durumların insan hayatına zarar vermesiyle konuşmaya başlamak. Kendimizde hata bulmadan eksiklik ve alınmayan tedbirleri başkalarında kusur arama çabasıyla eleştiriye oturtmak.
İlginç olan nokta öncesinde ve zarar doğuran olayların ortaya çıkmasından önceki zamanlarda gerekenlerin yapılmaması. Daha da kötüsü her şeyi başkalarından bekleme psikolojisi.
2006 yılında 9 can ve geçenlerde yaşanan felakette de 4 canın kaybedilmesi gerçektende yüreklerimizi incitiyor. Hüzünle buluşmamıza yol açan olaylar konusunda önlem ve tedbir kavramlarını hayatımıza aktarma noktasında zayıf kalmamız sıkıntılı bir durum.
O yüzden sormak lazım:
Sel Felaketi mi?
İnsan hatası ve yetersiz tedbirler mi?
Öyle çıkıp yorum yapmadan ve olayı basit kabul etmeden önce geniş çerçeveli bir değerlendirme yapılmalı. Çünkü sel felaketi basit manada alınmayan tedbirler sonucu ortaya çıkan bir yıkım değil.
Bunun için bizim 70-80 yıl öncesine gitmemiz ve Batmanın ilk yerleşim birimlerinin ortaya çıktığı yıllarda alınması/yapılması gereken önlemleri tartışmamız lazım. Batmanın yerleşim planı ve şehir konumu gelişim aşamalarına uygun değil! Zira Şehrin kurulduğu mekân sulak ve verimli ekim alanlarının ve düz bir ovanın üzerinde.
Nehir yatağı olması bir yana coğrafik yapısı tamamen tarımsal faaliyetlerin yürütülmesi gereken bir arazi yapısını önümüze koyuyor. Yani Batmanın yerleşim alanını şu an var olan geniş verimli ve sulak ova üzerine değil, Kira Dağı veya Raman mevkiine doğru kurgulamak gerekiyordu.
Yağış almaması, tabiri caizse çukur içerisinde olması, yaz aylarında kirli ve tozlu hava, kış aylarında yoğun kirli hava tabakası ülkemizin değil, dünyanın en kirli havasına sahip olmasını sağlayan etkenleri karşımıza çıkarıyor. Batman dışından gelenlerin şehre dışarıdan baktıklarında hem yaz aylarında hem de kış aylarında şehrin yoğun bir tabakanın altında kaldığını görecektir.
Bu hava toz bulutu, insanların/araçların ve ısınma sistemlerinin neden olduğu kirli hava olmakla birlikte aynı zamanda hava hareketlerinin dönüşüm yapamaması sonucu biriken sislerin/bulutların sebep olduğu birikim halidir.
Şehrin konumunun alçakta kalması, çukur yapısı, hava hareketlerine engel olan basık hali, hava kirliliği yaratan etmenler bir araya gelince hem en kirli şehir olmaya hem de aşırı yağışlar meydana geldiğinde felaketlere yol açmakta.
Bunun üzerine koyacağınız altyapı yetersizliği ve yetersiz gelişim projeleri sorunların katlanmasına yol açmakta. Son 70-80 yılın ortaya çıkardığı bir şehir olan Batman resmi rakamlar itibariyle sahip olduğu insan sayısı ile aşırı göçler ve nüfuz artışıyla önemli problemler yaşamakta.
Şehirleşme ve kentleşme süreçlerini hızlı ve tedbirsiz bir şekilde yaşayan ilimizin yaşadığı felaketler ve kayıplar günümüz şartlarıyla değerlendirilecek bir analiz konusu değil. Yığılmış bir şehir yapısı ve nüfus sayısıyla geçmişten gelen bir gelişim modelinin olmaması ancak günü kurtarma seçeneğini önümüze seriyor.
Bu konuda sadece resmi makamlardan ve Belediye imkânlarından medet ummak yeterli gelmiyor. Koca şehir ve yoğun insan sayısıyla kısa zamanda alınacak tedbirlerle çözüm üretilemeyeceği kesin. Yaşanan felaketler ve sel baskınları uzun vadeli tedbirlerin hayata geçirilmesiyle çözüme kavuşur.
Hemen değinelim çözüm noktalarına:
Öncelikle Batmanın ilk yerleşim birimleri olan İluh ve Yeşiltepe mevkii ile etrafına konumlanan yerleşkeleri kentsel dönüşüm sürecine katmaya hız vermek. Başlayan kentsel dönüşüm girişimleri, ne yazık ki yerli halkın direnciyle karşılaşmakta. 19 Mayıs tarafı ile Karşıyaka ve Mobil tarafları yıllardan beri sel yaşanmasına sahne olmakta. Özellikle Tablabaşı olarak bildiğimiz alanların üst tarafında bulunan Karşıyaka ve Seyitler Mahallesi sıkıntının yaşandığı ana hat durumunda.
Aşağı gelen su taşkını ve yağış birikimini İluh Deresi kaldıramamakta ve biriken suyun geç tahliye olmasına sebep olmakta. Aşağıda biriken su doğal olarak dere yatağına kurulu evlerin ve eski tip kerpiç ikametgâhlarının sular altında kalmasına neden olmakta.
Biriken suyu tahliye edecek kanallar yetersiz kalmakta. Çünkü su oranı birikim sonucu hat safhaya ulaşarak insani müdahale ile yıkımları engellemeye imkân vermemekte.
Suyun biriktiği hat üzerinde bulunan evler doğal olarak etkilenerek can ve mal kaybına yol açmakta. Bu evlerin bir şekilde taşınması ve selin yatağı üzerinde yerleşik yapı bırakmamak lazım. Kentsel dönüşüm bu yüzden önemli bir seçenek durumunda.
Büyük Şehirlerde ortaya çıkan manzaralar göz önüne gerildiğinde yaşanan kayıplar ve felaketler kaçınılmaz bir kaderi önümüze seriyor.
Felaket yaşandı ve sel felaketinin tekrar yaşanma riski var.
Tekrar ediyorum: İnsani müdahaleler felaket ve afetleri yaşandığı anda durdurma veya yaşatacağı yıkımları önleme gücüne sahip değil. Yaşandığı an kimsenin yapabileceği bir şey yok. Öncesi tedbir ve alınması gereken önlemler ile uzun vadeli projelerle yıkımlar en aza indirilebilir.
Bu durum Deprem için de geçerli…
İmar ve Şehir planlaması itibariyle oluşturulan projelerle günü kurtarma derdinde değil, uzun vadede can ve mal kaybını sonlandıran girişimlerde bulunmak gerekiyor. Felaket sonrası sahada olan ve tüm gücüyle imkânlarını kullanarak destek sunan resmi ve sivil toplum örgütlerinin çabasını göz ardı etmemek şart. Mağdur olanlara destek sunan yerli halkın dualarında dillendirilen temennilerin ve sunulan desteklerin karşılığı her zaman olacaktır.
Çok büyük bir ifade olacak, ama iki defa sel felaketi atlatan ve can/mal kaybı yaşayan mevkide bulunan yerleşkeleri ile yaşayan insanları en aza indirmek için mevcut alanların boşaltılması şart.
Ya kentsel dönüşümle yeni yüksek yapılar yapılmalı ya da şehrin diğer yerleşkelerine aktarılmasını sağlayacak imkânlar yaratılmalı.
YORUMLAR