İnsanların birbirine yabancı olması ve birbirlerini tanımaması doğal bir gerçekliktir. Ama insanı tanıma, çevreyi algılama, doğal ortamı hissederek ortak bir yaşam sahnesi olduğunu özümsemek aradaki farklılıkların yok olmasında öncü düşünceler olacaktır.
İnsanlar birbirini tanımaz. Birbirini tanımayan insanlar her yönüyle tedirginlik duyar ve kendini güvende hissetmez. Güven duyması ve korku duymaması için çevresini ve çevre elemanı insanları tanıması gerekir.
Birbirini tanımadıkları için korku duyan insanların öncelikle bilme ve anlama çabasına yönelmesi şart.
Daha doğrusu iletişim ve diyalog ile kuracağı köprüler insanı tanımada ve yaşamın sürmesi konusunda hem güven ortamları yaratır hem de yabancı olunana karşı korku duyulmamasını sağlar.
İnsan bilmediğinden korkar ve korkular çatışmaları/nefreti doğurur.
Diğerini tanımama ve güven duymamanın sonucunda ortaya çıkan nefret duygusu ile güvensizlik insanların en önemli zaafı ve zayıf yönüdür.
Birbirleriyle iletişim kurulmaması, ortak yaşam alanlarında paylaşımlarda bulunulmaması ve sorumluluk bilincinin arka plana alınması gibi zaafların ortadan kalkmasının çözümü zihinlerde yer edinen ayrımcılık dürtülerinin yok edilmesidir.
Birbirlerini ayrıştıran ve birilerini farklılaştırma düşüncesi taşıyan tüm girişimler saygı ve hoşgörünün zehirlenmesine yol açar.
Sınırlar sadece mahremiyet ve kişisel/özel alanların gözetilmesi konusunda korunmalıdır. Müdahale ve özgürlükleri yok sayan eylemlerin toplumsal hayatın özü olan sosyal ilişkiler ve sosyal iletişim kanallarının yok olmasına yol açtığını göz önünde tutmak gerekiyor.
İnşa edilmesi gereken duvarlar insanları farklılaştıran ve ayrıştıran, insanlar arası iletişimi engelleyen yönde olmamalı. Geleceği tasarlayan ve yıkılmasını engelleyen duvarlar inşa etmek lazım.
Güven duymak ve ortak paylaşımlarla hayatı özümsemek adına atılacak adımların istikametini şaşırmaması için sağlı-sollu duvarları örmek şart. Engelleyici duvarlar değil, doğru yolda ilerlemeyi sağlayan ve uçuruma gitmeyi önleyen duvarlar lazım.
İnsanoğlu her zaman mutlu olma zorunda olduğu hissine sahiptir. Bu manada herkesi mutlu etme telaşı olmasa da kendisini mutlu etmeyi başkalarına dayatma girişimlerinde bulunur. Bunu sağlamak için de kendini başarılı olma zorunluluğunda hisseder.
İnsanın kaybettiği nokta burası…
Başarı ile mutluluğu kendisi için zorunlu görmek.
YORUMLAR