Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cengiz Haşimoğlu

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Veda Hutbesi-4

Yine bilinen diğer bir gerçeklik herkesin kendisinin ve ailesinin sağlığı, yaşayabilmesi için yeterli standartlara sahip olması gerektiğidir.

Yani beslenme başta olmak üzere konut, giyim, tıbbi bakım gibi insani gereksinimlerin yanı sıra sosyal hizmetler olarak bilinen işsizlik, hastalık, sakatlık, yaşlılık ya da başka geçim sıkıntısı yaratan durumlara karşı korunma ve güvenlik hakkı var.

Sormak lazım…

Acaba kaç tane Afrika ülkesi veya Ortadoğu coğrafyasında bulunan Devlet halkı, Avrupa ülkelerinde yaşayanların sahip olduğu yaşam standartlarına sahip?

Batı cephesinin nüfusunu oluşturan insanların can ve mal güvenliği itibariyle sahip olduğu imkânlar acaba kaç Doğu ülkesi insanına sağlanıyor?

Bırakın imkân sağlamayı; Doğu ülkelerinin kendi öz sermayesi olan yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin sömürü mantığı prensibi gereği, Batı dünyasının kullanımına sunulan fırsatların ardında kalma talihsizliği yaşıyor.

Özellikle eğitim alanının yetersiz kalması ve insan yetiştirme misyonunun gelişim aşamalarının sağlanmaması sonucu bireylerin/toplumların gelişim evrelerinde önemli aksamalar yaşandığı görülüyor. Eğitim yoluyla insan kişiliğinin geliştirilmesine yol açmalı iken; Bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu yerleştirme sorumluluğu yüklenmeli iken; Yüzyılımızda karşımıza çıkan görüntü savaş ve katliam manzaraları olmakta.

Toplulukların kültürel yaşamına ve ekonomik gelişimine katılma hakkı olan bireylerin yaşadığı coğrafya veya sahip olduğu inanç sistemine göre yaşam kalitesinin belirlendiği zamanları yaşıyoruz.

Bireylerin kişiliğinin özgürce ve tam gelişimine olanak sağlayan hakların ırklar, inançlar, yaşanan coğrafyalar, kültürler ve etnik unsurlar üzerinden değerlendirerek insan hakları ilkelerini arka planda tutma girişimlerinde bulunmak modern dünyanın Doğu mensubu topluluklarına bir hediyesidir.

Mutlak kudret sahibi olan yaratıcımızın tüm “İslami Öz ilkeleri” yle gönderdiği Semavi Dinlerin ilk ikisinin insanlar tarafından tahrif edilmesi, özünden koparılması ve insani kültür/alışkanlıkların eklenmesiyle bozulması karşısında son inanç sistemi olarak insanoğlunun önüne konan İslam inancının fark edilmesi gerekiyor.

İslam inancının tahlil edilmesi, algılanması, analizler sonucu özünde taşıdığı değerlerin ortaya konmasıyla ulaşılacak sonuç, günümüz dünyasında dile getirilen Barış, Adalet, Eşitlik ve Özgürlük ilkelerinin ulaşmak istediği sonuçlarla aynı niteliktedir.

Çünkü “Hepiniz Âdem’ in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır” ifadesi insanın kaynağını ve var olma gerçekliğini işaret ederken, Eşitlik ilkesini prensip edinmekte.

“Arap’ ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyah olanın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur” ifadesi Özgürlük, Adalet ve Eşitlik ilkelerine yönelik uyarıları kapsamaktadır.

Yüzyıla dayanan baskı ve zulümlerin kader kabul edildiği Filistin toprakları başta olmak üzere dünyanın birçok coğrafyasında gerek inanç sahibi Müslüman kimliklere gerekse Müslüman olmayan ülke ve kitlelere yönelik kıyımların sebep olduğu gözyaşlarıyla yıkanan toprakların mağduru olan insanların günahının altından kalkmak kolay değil.

“Allah’ ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı haksız yere öldürmeyeceksiniz” ilkesinin aynısını bozulmamış halleriyle gerek Tevrat’ ta gerekse çoğaltılan İncil’ de yasaklanan eylemler olarak okuyabiliyoruz. Yahudi ve Hıristiyan kesimin fanatik gruplarının ve basiretsiz yönetim mekanizmalarının göz ardı ettiği bu gerçeklik, yapılan kıyımları meşru zemine oturtma eylemi olarak sunulmakta.

Değerli olan insanın kendisidir. Yaşam hakkı tanınmış ve yaşamını sürdürme sahnesi sunulmuş olan insana hayatını sürdürme fırsatını birlerinin veya bir takım kesimlerin ortadan kaldırma alternatifi yoktur.

İlahi güç olarak mutlak iradesini insan yaşamına verdiği önem itibariyle var olma gerçekliğini sağlayan evrensel bir kanunun yok sayılarak ırk, dil, din, renk ve sınıf farklılığına dayanarak ayrımcılık yaratmak ilahi/insani ilkelere/kanunlara isyandır.

Sadece Ortadoğu coğrafyasına has kan ve gözyaşı akıtma projelerini kendi milleti ve ulusu için bir hak görme idealini benimsemiş zalimlerin kaderi yönlendirme gayretlerinin sonucu her zaman kendilerine hüsran doğurmuştur.

Yaşanan kanlı katliamların ve yazılan yıkıcı tarihlerin ortaya çıkardığı zulümlerin sadece dünya âlemiyle sınırlı olmadığını, asıl hesapların ve sorgulamanın yapılacağı âleme varmaktan kimsenin kaçamayacağını unutmanın acizliğini yaşamamak gerekiyor.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER