Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Öğretmen atamalarında “mülakat” muamması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerden önce kamuya işe alımlarda mülakatın kaldırılacağı yönündeki açıklamasına rağmen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “mülakat uygulamasının devam ettiğine” dönük sözleri öğretmen adayları tarafından tepkiyle karşılandı.

Özellikle sosyal medyada seslerini duyurmaya çalışan öğretmen adayları, yaptıkları yoğun paylaşımlar ile “mülakat” konusunu gündemin ilk sıralarında tutmayı başarıyorlar.

14 Mayıs seçimlerinden hemen önce AK Parti Seçim Beyannamesini okuyan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, “Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız.” demişti.  Ardından bir televizyon kanalında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “Mülakat olmayacak artık, KPSS puanına göre çok hızlı şekilde atamasını gerçekleştireceğiz. Nasıl engelli öğretmenleri bir hafta içerisinde atadıysak, dolayısıyla bir hafta 10 gün içerisinde öğretmen ataması gerçekleşecek. Yani tek kriter KPSS olacak.” diyerek öğretmen atamalarının da bu kapsamda olduğuna dair net bir açıklama yapmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve eski Milli Eğitim Bakanı Özer’in seçim sürecinde söylediklerinin aksine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, mülakat uygulamasının devam ettiğini ifade ederek öğretmen atamalarında mülakat puanlarının yüzde 50 oranında etkili olacağını belirtti.

Bakan Tekin, 45 dakika sürecek mülakatta öğretmen adaylarının ders anlatacaklarını ve 4 dört farklı açıdan değerlendirmeye tabi olacaklarını kaydetti.

“Mülakatı mülakat gibi yapacağız.” diyen Tekin’e tepki gösteren öğretmen adayları, sık sık cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sürecindeki sözlerini hatırlatıyor.

Öğretmen atamalarında mülakata ilişkin tartışmalar devam ederken Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak için ABD’de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan bir gazetecinin sorusu üzerine konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

“Biz, mülakatları görevin gerektirdiği zorunluluklar dışında kaldırmayı vadettik. Görevin gerektirdiği hallerde ise hakkaniyetle hareket edilmesi temel yaklaşımımızdır. Mülakatlar çok sınırlı ve çok özel meslek gruplarında gerekli olabilir. Elbette mülakat komisyonlarının objektif kriterlerle oluşturulması konusu da çok mühim bir konu. Konuyu ilgili bakanlarımızla yakın görüşüyor, çalışıyoruz. Ben seçim vaatlerim içinde böyle bir söz verdiysem bunu Milli Eğitim Bakanımla, İçişleri Bakanımla görüşmek suretiyle, yeni bir yol haritasıyla ilerletiriz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamalarından sonra öğretmen adayları, mülakatın kaldırılacağına dair umutlansalar da Milli Eğitim Bakanı Tekin, öğretmen atamalarında mülakatın gerekli olduğunu savunmaya devam etti ancak bu konuda son sözü Cumhurbaşkanının söyleyeceğini belirterek kesin konuşmaktan kaçındı.

Öğretmen adayları endişeli

Bakan Tekin’in mülakat sürecinde adayların haklarını korumak için tüm tedbirleri alacaklarına dair açıklamaları, öğretmen adaylarının endişelerini gidermeye yetmiyor. Yıllarca okuyarak, sınavlara hazırlanarak ömürlerini tükettikleri mesleklerine kavuşmanın önünde mülakatı bir engel olarak görüyorlar. Endişeliler zira KPSS’de atamaya yeterli puan aldıkları halde çok sayıda meslektaşlarının mülakat sonucu elendiğini biliyorlar. Bu sebeple ne kadar tedbir alınırsa alınsın, sınavı uygulayacak jüri ne kadar adil ve dürüst olursa olsun emeklerinin karşılığının insanların takdirine bırakılmasını istemiyorlar.

Sosyal medyada, KPSS’de yüksek puan aldıkları halde mülakat sınavında 50-55 puan verilerek elenen çok sayıda öğretmen adayının sonuç belgeleri dolaşıyor. Bu durum özellikle KPSS’de atamaya yetecek puan alan adayların endişelerini arttırıyor. Atanamamaktan korkan ve emeklerinin mülakat sonucu heba olacağını düşünen adaylar, konuyla ilgili son sözünü henüz söylemeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim vaadini yerine getireceğine olan inançlarını dile getiriyorlar.

Mülakat ilgili muhalefet cephesinden henüz dikkat çeken bir açıklama gelmezken konuyla ilgili en net tavır ise HÜDA PAR tarafından ortaya konuldu. HÜDA PAR, hem kurumsal olarak yaptığı açıklama ile hem de milletvekilleri aracılığıyla konuyu TBMM gündemine taşıyarak “mülakata karşı olduğunu” deklare etti.

TBMM Genel Kurulu’nda söz alan HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir, mülakat ve güvenlik soruşturmasının insanları mağdur etmeye devam ettiğini belirtti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mülakatlar ile ilgili seçim vaadini hatırlattı.

Demir, “Artık, Türkiye’de liyakat ve ehliyet esas alınmalıdır. Hassas kurumlar istisna olmak üzere güvenlik soruşturmaları istismara mahal bırakmayacak şekilde şeffaf ve denetlenebilir kriterlere bağlanmalıdır. Türkiye’de artık daha fazla insanlar mağdur edilmemeli, liyakat ve ehliyet ön plana çıkarılmalıdır. Bu, seçim sürecinde aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanımızın da vaadidir.” dedi.

Milli Eğitim Bakanı Tekin’in açıklamalarına göre mülakat devam ediyor ve kaldırılması için de yasal düzenleme gerekiyor. Hiçbir değişiklik yapılmasa bu haliyle devam edilirse dahi önümüzdeki öğretmen atamalarında yine mülakat olacak. Lakin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Mayıs seçimlerinden önce bu konuya ilişkin verdiği bir söz ve vaat var. Bugün konuyla ilgili çok ses çıkarmayan muhalefet, önümüzdeki yerel seçimlerden önce bu konuyu seçim malzemesi haline getirecek, Erdoğan’ı ve AK Partiyi sözlerini tutmamakla suçlayacaktır.

Mülakat kendi içinde birçok riski barındırıyor

“Mülakat” mağduriyetler ile anılan bir kavram haline gelmiş bulunuyor. Bu algının değişmesi için kamuya işe alımlarda mülakatın kaldırılması gerekir. Objektif bir değerlendirmenin mümkün olamadığı bu yöntem, ne kadar titiz uygulanırsa uygulansın kendi içinde dahi birçok riski barındırıyor. Bu nedenle öğretmenlerin atanmasından çok yetiştirilmesine odaklanılmalıdır. Atama aşamasına gelmiş bir öğretmen adayı artık sistemin çıktısıdır. Öğretmen niteliğindeki sorunlar çözülmek isteniyorsa sistemin girdisinden başlanmalıdır. Sorunun temeline inilmeli ve kök değerleri özümseterek öğretmen yetiştirilmelidir.

Mülakat için jürinin karşısına çıkan bir öğretmen adayı, ilgili bölümü kazanmış, derslerini başarıyla vermiş ve staj eğitimini tamamlamıştır. Bu kişi, KPSS Genel Kültür-Genel Yetenek Testi, Eğitim Bilimleri Testi ve Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’nden yüksek puan alarak jürinin karşısına çıkmıştır. Bu aday öğretmen 25 ila 30 dersten sınava tabi tutulmuş gereken başarıyı göstermiştir. Tüm bu süreçlerden geçen bir aday öğretmenin sonuç üzerinde yüzde 50 oranında etkili olacak bir mülakata tabi tutulması hakkaniyete uygun değildir.

Eğitim bilimi uzmanları, mülakat uygulamasını sınav türleri içinde daha çok sözlü sınavlara benzetiyor.   Bu da ölçme araçları içinde sistematik ve tesadüfi hataların en çok karışabileceği sınav türü olarak görülüyor. Uzmanlar, yüksek puan alarak derece yapmış bir adayın, mülakatsız bir alımda atanma ihtimali olmayan bir adaya göre çok daha fazla heyecanlanacağı ihtimaline dikkat çekiyorlar.

Sınavları tüm Türkiye’de aynı jüri yapamayacağı için belli bir standart yakalanamayacaktır. Kimi jüri üyeleri puanlamada bonkör, kimileri cimri davranabilir. Jüri; adayın üslubundan, giyim-kuşamından, memleketinden (hemşericilik) olumlu ya da olumsuz etkilenebilir. Bunların hiç birinin garantisi yoktur.  Fazladan verilen bir puan adaya kazandırabildiği gibi eksik verilen bir puan sınavı kazanmış bir adaya kaybettirebilir de. KPSS’de atanmak için yeterli bir puan alan bir adayın mülakat yoluyla elenmesinin adayda yaşatacağı hayal kırıklığı ve bunun neden olacağı travma ise uygulamanın farklı bir risk faktörünü teşkil ediyor.

Mülakat yerine “eğitim sistemi” tartışılmalıdır

Türkiye’de eğitim-öğretim alanındaki asıl sistem değişikliği 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesiyle başladı. Daha sonra eğitim-öğretim alanında çıkarılan tüm kanun maddeleri Tevhid-i Tedrisat esasında yürürlüğe girdi. Batı tarzı eğitim modellerinin benimsendiği yeni sistem, yüzyıllardır bu topraklarda hayat bulan ilim, tecrübe ve kültürel birikimi bir kenara atarak yeni bir kültür inşasına kalkıştı. Köklerinden kopuk bir anlayışın hayata geçirilmek istenmesi yüz yıla yakın bir süredir eğitim sisteminde ciddi aksamalara neden oldu ve dahası bu alanı politik yaklaşımların yap-boz tahtası haline getirdi.

Türkiye’de 2005’ten itibaren öğretmen merkezli anlayış yerine öğrenci merkezli bir eğitim anlayışı hayata geçirilmeye başlandı. Teknolojik gelişmelerin de paralelinde öğretmen yetiştirme süreçleri zorlaştı; konular, materyaller, öğretim yöntem ve teknikleri çeşitlendi. Pedagojik Formasyonun Eğitim Fakülteleri dışındaki bölümlere verilmesiyle öğretmenlik alanında ciddi bir yığılma meydana geldi. Süreç içerisinde öğretmenin mesleği yeterliliğe kavuşması zorlaşırken öğretmen olarak atanmak daha fazla zorlaştı. Kamuya alımlar fazla olmayınca yüzbinlerce öğretmen adayı ya boşta kaldı ya da kendi mesleği dışında işlere yöneldi.

Alınacak kişi sayısı az başvuran kişi sayısı arttıkça KPSS gibi diagnostik sınavların zorluğu arttı. Bu sınavları kazanmak için çabalayan kişiler daha çok çalışmak, daha çok bedel ödemek zorunda kaldı. Bu durum öğrencileri ve öğretmen adaylarını yıprattı.

Mezun olan öğrenciler atanamıyor, atanamadıkları için de meslek sahibi olarak görülmüyorsa burada sistem sorunu vardır. Eğitim sisteminde sorun vardır, demektir. Mülakat ile uğraşmak yerine tüm meslek dallarında istihdamın önünü açacak yerli, özgün, kültürel değerlerimiz ile uyumlu yeni bir eğitim sistemi üzerinde çalışılmalıdır. (İLKHA)