Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sabahattin Hamidi

RAMAZAN SOHBETİ (21)

 

HÜMEZE SURESİ.(6)

7. “Ki o, yüreklerin üzerine tırmanıp çıkmaktadır.”

                Kalplerin üzerine kadar çıkan, yüreklerin içine kadar işleyen, kalplere nüfuz eden bir ateştir o. Kalpleri örten, acısı kalplere kadar ulaşan bir ateş. Yani anlıyoruz ki ateş, insan gibi şuurlu bir varlıktır. Ne yapacağını, ne edeceğini, müşterisinin neresine el atacağını da bilen bir ateştir. Bakıyoruz Kur’an-ı Kerîm’de cehennem anlatımları hep böyle. Mesela uzaktan müşterilerini gördüğü zaman kükreyen, homurdanan ve hortumlarını çok uzaktan göndererek müşterilerini içine alıveren, yalayıp yutuveren bir varlık. Kâf sûresinde anlatıldığına göre müşterileri içine dolduktan sonra Cenâb-ı Hak soracakmış: “Doldun mu ey cehennem? Doydun mu? Daha ister misin? ” Cehennem de diyecek ki: “Daha yok mu ya Rabbi? O kadar kükreyip coştum ki bugün bir türlü doymak bilmiyorum. Daha varsa gönder ya Rabbi!” Veya: “Daha mı var ya Rabbi? Daha bitmedi mi Allah’ım? Bu kütüklerin sonu gelmedi mi?” diye şaşkınlığını ifade edecektir. Yani o kadar çok insan atılacakmış ki cehenneme, o bile bu çokluğa şaşacak, hayret edecek ve daha bunların arkası gelmedi mi ya Rabbi? Bitmedi mi ya Rabbi? diyecekmiş.

                Bakın burada da bu şuurlu varlığın müşterilerinin kalbine el atacağı, insanın kalbine uzanacağı anlatılıyor. Cehennem, müşterilerinin kalbine atacak pençesini. Onlara azaba oradan başlayacak. Neden? Çünkü kalp insanlarda kabul ve ret makamıdır. Kalp, iman ve küfür makamıdır. İnsanlarda düşünce, idrak, heves, niyet ve irade makamıdır. İman ve küfür konusunda kişide en sorumlu yer onun kalbidir. Onun içindir ki bakın bu ayet-i kerîmesinde Rabbimiz cehennem ateşinin kalbe uzanacağını anlatmaktadır.    Ateş insanın kalbine kadar uzanacaktır. Aman Allah’ım! Bu ne müthiş bir ifade! Rabbim, sen bizi bundan koru! Dünyada acı kalbe ulaşınca artık insan dayanamaz ve ölür. Ama orada ölemeyecekler de.

                “Orada ne ölebilecekler ne de yaşayabilecekler.”            (Tâhâ 74)

                Buna yaşamak da denmez, ölmek de denmez. Bakın Allah’ın Resûlü bir hadislerinde bu hususu şöyle anlatır:

                “O ateş, ehlini yer. Nihayet gönüllere gelince son bulur. Sonra Cenâb-ı Hak etlerini, kemiklerini diğer bir oluşla yeniden iade eder.”

                Nisâ sûresinde de bu konu anlatılır:

                “Onlardan ona inananlar ve yüz çevirenler vardı. Çılgın bir alev olarak cehennem yeter. Doğrusu, ayetlerimizi inkâr edenleri ateşe sokacağız; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah Güçlüdür, Hakimdir.       (Nisâ: 56)

                Zuhruf sûresinde de azabın dehşetinden ötürü ölüm isteyecekleri ama ölemeyecekleri anlatılır:

 “Cehennemde şöyle seslenirler: “Ey Nöbetçi! Rab-bin hiç değilse canımızı alsın.” Nöbetçi: “Siz böyle kalacaksınız” der.”     (Zuhruf: 77)

                “Ey Mâlik! Ey cehennemin bekçisi! Ne olur dua et de Rabbin bize hükmedip bizim işimizi bitiriversin! Ne olur Rabbin bizi öldürsün de şu durumdan kurtulalım!” diyecekler. Mâlik diyecek ki onlara: “Hayır, sizler burada ebedîyen kalacaksınız. Sizler için burada ebedî bir kalış söz konusu.” Evet onlar orada ölemeyecekler. Ölümü temenni edecekler, ama ölemeyecekler. Ölüm acısını her yandan hissedecekler ama ölemeyecekler. Hep ölümü yaşayacaklar ama bir türlü ölmeyecekler. “Siz ebedîyen burada kalacaksınız çünkü biz size hakkı getirdik de siz ondan tiksiniyordunuz. Allah’tan gelen hakka tepki gösteriyor, reddediyordunuz.”

                Dikkat ediyor musunuz? Zalimler ölüm istiyorlar. İstedikleri şey yok olmak, helâk olup gitmek. Kendilerini bir an olsun içine gömüldükleri bu dayanılmaz cehennem azabından kurtaracak bir ölüm istiyorlar. Dayanılmaz azap çukurlarından yükselen ölüm feryatları. Ama görüyoruz ki cevap bunların zaten bitmiş ümitlerini biraza daha öldürecek, ümitsizliklerini biraz daha artıracak, kahroluşlarını biraz daha artıracak bir cevap. Nasıl bir cevap geliyor bakın kendilerine:

                Hayır hayır! Siz böyle kalacaksınız! Siz burada kalacaksınız! Aman Allah’ım, ne tüyler ürpertici bir manzara. Sizin için ölmek te yoktur. Ölümü temenni ettiren bir azabın içinde ebedîyen kalmak ve unutulmak. Sizin için sizi bu azaptan kurtaracak ölüm yoktur. Sonsuza dek ölümü temenni ettirecek bu azabın içinde kalacaksınız. Tabi cehennemin görevli meleğinin onların bu isteğine verdiği bu kahredici cevap, bunların feryatlarından bin yıl sonra gelecek.

      Mevlam cümle İslam ümmetini durağı cehennem olan yerden korusun ve muhafaza etsin. AMİN.                                                                               DEVAMI YARINA……

 

 

AYETİ KERİMELER:

“Çünkü kalplerinde, kibir, inat, nankörlük, bencillik, ahlâksızlık gibi sebeplerle meydana gelen ve onları gerçek imana ulaşmaktan alıkoyan mânevî bir hastalık vardır. Allah da kötü niyetlerinden dolayı, hastalıklarını iyice artırmıştır. Doğru bir inanç ve güzel davranışlarla tedavi etmedikleri bu hastalık, ilâhî yasalara göre zamanla müzminleşerek onları fecî âkıbetle yüz yüze getirir: Sürekli yalan söyledikleri için, onlara can yakıcı bir azap var!” (Bakara:10)

İkiyüzlüleri, şu özelliklerinden tanıyabilirsiniz:

“Onlara “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, bireysel ve toplumsal hayatınızı menfaat ve kazanç ölçülerine göre değil, Kur’an’ın belirlediği adâlet, doğruluk ve erdemlilik esaslarına göre düzenleyin!” denildiği zaman, —ellerindeki değer ölçüleri, kriterler bozuk olduğundan— “Hayır, biz ancak düzeltici, ıslah edici kimseleriz, iyilikten ve güzellikten başka bir amacımız yoktur!” derler.” (11)

“İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir fakat bunun farkında değiller.” Çünkü ilâhî vahyin yol göstericiliğinden yüz çeviren bir toplumda, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, faydalı-zararlı gibi ölçülerin, insânî ve ahlâkî değer yargılarının yozlaşması kaçınılmazdır. (12)

 

HADİSİ ŞERİFLER:

*.Abdullah ibni Evha ra’den,efendimiz s.a.v: “İçlerinde sıla-ı rahmi terk edenin bulunduğu bir topluluğa rahmet inmez.” diye buyurmaktadır.

**Cennete girmeyi engelleyici bir özellik taşır

*.Cubeyr b Mut’im r.a’den, Peygamber sav buyuruyor: ”Akrabalık hukuna riayet etmeyen kimse Cennete girmeyecektir.” (Buhari,Muslim, Davud,Tirmizi)

*. Ebu Hureyre r.a’den gelen uzunca bir rivayette efendimizden şunu rivayet ediyor: Efendimiz a.s: “Her perşembe akşamı, insanoğlunun amelleri şanı yüce Allah’a arzedilir. Sıla-ı rahmi terk edenin ameli kabul edilmez.”(Müsnedi Ahmed.edp mfrd.hds:61)

 

EFENDİMİZ SAV’DEN DUALAR:

“Allah’ım! Sana teslim oldum, gönlümü sana bağladım.Sana iman ettim.Sana dayandım.Sana yöneldim.Hasımlarımla senin yardımınla mücadele ediyorum. (bütün mücadelemde)senin üstünlüğüne ve kuvvetine sığınırım. Senden başka hiçbir gerçek ilah yoktur. Beni doğru yoldan saptırma. Asla ölmeden ebedi yaşayan gerçek canlı,her şeyi tutan,düzenleyen ve koruyan sensin.Cinler ve insanlar ölücülerdir.”

 

BEDİ’UZZAMAN HZ:

21.MEKTUP: (6)

Yedinci Kelime :

‘ÖLDÜRENDİR’ Yani, mevti veren Odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzâd eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır.

İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse bağırır, der ki:

Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK:

*.Kadın ; Hristiyanlıkta yol kesici bir engel, islamda ise yol açıcı bir kanattır

*.Kalbimi ve aklımı hep sağ elime verdim

  Görevi olmasaydı, sol elimi keserdim

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER