İman çok kullandığımız ama önemini ve mahiyetini tam olarak idrak edemediğimiz bir kelime.
Altını doldurup temellendiremediğimiz bir kavram.
İmanın bir anlamı samimiyetle inanmak.
Peki, inanıyoruz ama nasıl?
Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar bu delillerden yüz çevirerek geçip giderler. (Yusuf,105)
Farkında olmadan inanıyoruz. Farkında olmadan yaşıyoruz ve farkında olmadan ölüyoruz…
Yanından geçtiğimiz bir ağacın, her gün açan güneşin, gökteki yıldızların hatta gördüğümüz bir insanın bize Allah’ı anlattığından haberdar mıyız?
Gökyüzünde uçan kuşları, sarsılmaz dağları, nehirleri, evreni yaratan gücün farkında mıyız?
Şu dünya fabrikasını kusursuz bir şekilde işleyen, çalıştıran ve Kuddûs ismiyle sürekli temizleyen Allah’ı düşünüyor muyuz?
Her şey O’nu anlatıyor ve her şeyde ona dair bir alamet varsa biz nasıl görmüyoruz?
Allah bize sesleniyor: Akletmez misiniz, tefekkür etmez misiniz, düşünmez misiniz?
Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. (Al-i İmran, 191)
Aklederek, düşünerek, tefekkürle elde edilen bir iman Bediuzzaman’ın tabiriyle insanı insan belki de sultan eder.
Peki insan nasıl sultan olur şu kainatta?
İnanmayan insan manen kördür evet Kuran’ın tabiriyle gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.
İnanmayan insan her şeye ve herkese madde gözüyle bakar ve ona göre değer biçer.
Tefekkür dolu samimi bir iman ise insana, Allah ile yaşamayı ve Allah ile görmeyi mümkün kılar.
İşte böyle bir insan;
Ağaca, hayvana, bir madde olarak değil Allah’ın yarattığı muhteşem bir sanat olarak bakar, ona göre değer verir ve yaşatır.
Karşısında ki kişinin sıradan biri değil Allah’ın esmalarını üstünde taşıyan bir insan olduğunu bilir ve önem verir.
Kendisi ve her şey onun için değerli ve kıymetlidir, sıradan değildir, basit değildir. O manen sultan olur ve herkes onun için bir sultan kadar övgüye, sevgiye, kıymete layıktır.
Evet! Hakiki imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir:
O Allah yolunda imtihan olarak her türlü çileyi, belayı ve derdi sükûnet ve sabır içinde karşılar.
Dünya nimetlerinin gitmesi onu üzmez.
Mazlumsa bilir ki Allah var hesap var teselli bulur.
Sevdikleri elinden alınmışsa bilir ki ahiret var gönlü inşirahla dolar.
Hayatı elinden alınmışsa bilir ki onu bekleyen sonsuz bir hayat var.
Hastaysa bilir ki her türlü şifa O’nun yanındadır.
İman eden bilir ki her saniye yeni bir nefesle kendisine yeniden bir hayat veriliyor.
Bilir ki, evrenin içinde nokta kadar büyüklüğü bulunmayan bu dünya da onu yaratan ve kalbinin en derin, en gizli sırlarını bilen bir Rabbi var.
Ona hayat vereni bilir, O’nunla yaşar, ve O’nunla ölür.
YORUMLAR