Elbette ki evet ve elbette ki vardır. Çünkü kâinatın yaratıcısı buyuruyor:
“Her canlı ölümü tadacak ve kazandığınız ödüller, size ancak Diriliş Gününde verilecektir. O hâlde, her kim ateşten kurtarılıp cennete konulursa, işte o, gerçek anlamda başarıyı elde etmiş ve kurtuluşa ermiş demektir. Yoksa şu dünya hayatı, cezbedici, fakat aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.”
Bu ayeti bilmeyenimiz yok değil mi. Evet hepimiz bir gün mutlaka öleceğiz. Ölüm nedir.? İnsan ölünce ne oluyor.? Hangi aşamalardan geçiyor.? Akıbeti ve sonu ne olacak.? Bunların tümünü biliyoruz. Acaba bunların tümüne hazırlıklı bir hayatımı yaşıyoruz yoksa bunları hiç umursamadığımız bir hayatı mı yaşıyoruz. Elhamdulillah Müslümanız demek veya nasılsa Allah ğafur ve rahimdir demekle mi yetiniyoruz…!
Allah’ı sadece bir yönüyle mi tasavvur ediyoruz. Şuan yaşıyor olduğumuz hayatlarımızla selamete çıkacağımızı mı hesap ediyoruz yoksa. Asla hayır…..!
Bütün bu soruların cevapları, yaşıyor olduğumuz hayatlarımızın içerisinde saklıdır. Yaşantılarımızı neye ve nelere göre yaşadığımızla bellidir. Dinin bizlerden istediği bir hayatı yaşamayla orantılıdır Müslümanlığımız.
-Allah’ı ve Peygamberi hayatlarımıza aldığımız miktarla bellidir müslümanlığımız.
-Onlardan ne kadarını tatbik ettiğimizle orantılıdır Müslümanlığımız. Dinin emrettiği ve nehy ettiği emirler bütünüyle orantılıdır Müslümanlığımız. Müslümanlığımızın kriterlerini belli edecek ölçüler bunlardır kıymetli okurlar. Her müslüman bu ölçülerin neresinde olduğunu herkesten çok iyi bilmektedir. Mesela;
Allah hayatlarımızda ne kadar vardır. Her muamelemize etki ediyor mu? Kaç ayetini biliyoruz. Hayatlarımıza ışık tutacak kaç mesajıyla yürüyoruz.
Onun yüce peygamberi hayatımızda ne kadar yer işgal etmektedir. Kaç hadisiyle kendimize yön veriyoruz. Muamelelerimizin kaçta kaçı dinle uyum içerisindedir. Ve dine uygun hareketlerdir.
-Hâlbuki Müslüman olduğumuzu iddia ediyoruz. Allah’a teslim olduğumuzu söylüyoruz.
-Her gün en az 40 defa namazlarımızda “Elhamdulillahi Rabbil alemin” diyoruz değil mi.?
-Tüm övgü ve takdirler alemlerin sahibi olan Allah’a aittir diye ifadede bulunuyoruz.
Bununla ne demiş oluyoruz ? Tüm alemlerin sahibi, bizim sahibimiz. Alemlerin besleyeni, bizi de besleyen Allah’tır diyoruz. Alemlerin yetiştiricisi ve terbiye edicisi diyoruz, Yani bizi terbiye eden ve yetiştiren mutlak güç ve otorite sensin ya Rabbi diyoruz.
*Peki, gerçekten bizleri yetiştiren ve terbiye eden Allah’ mıdır? Yoksa hayatlarımızı idame ettirmek için, hedefe ulaşmak için her türlü yolu mubah gördüğümüz şeyler midir? Yaşadığımız bu hayat, Ölüme inanmayanların yaşadığı bir hayat gibidir.
*Allah terbiye ediyorsa Rabbimizdir. Yetiştiriyorsa Rabbimizdir. Bizlere yön veriyorsa Rabbimizdir. Çünkü Rabbin anlamı budur değerli okurlar.
*Ya Rabbi bizi terbiye eden sensin diyoruz. Yerine gelince Allah’a göre bir hayatı, menfaat ve çıkarlarımızın çakıştığı yerde de Allah’ın müdahil kılınmadığı bir hayatı yaşıyoruz.
Yatmamız, kalkmamız, konuşmamız, yürümemiz, babalığımız, amcalığımız, esnaflığımız, ticaretimiz, beşeri ilişkilerimiz, komşuluğumuz, idareciliğimiz ve yöneticiliğimiz… Allah’ın terbiyesine göre midir? Dine göre midir? Peygambere göre midir?….. ? Değilse, bizi terbiye eden Allah değildir. Bunu kesin bilelim.
Kimdir peki Rab? İşlerimizdir, uğraşlarımızdır, paralarımızdır, imkânlarımız ve makamlarımızdır. Heves ve tutkularımızdır. Şuursuzca peşinden sürüklendiğimiz istek ve arzularımızdır.
Allah’a göre bir hayat nasıldır.? İmkânları ölçüsünde, tüm muamelelerini Allah’a göre dizayn etmektir. Tanzim etmektir. Onun emirlerine sunmaktır. Onun istediği gibi yapmak ve uygulamaktır. Neden ?. Çünkü ölüm vardır da ondan.
“Kendinizi öyle bir Güne hazırlayın ki, o gün hepiniz Allah’ın huzuruna çıkarılacaksınız, sonra da herkese, ne kazanmışsa tastamam ödenecek ve hiç kimseye haksızlık edilmeyecektir.” diye buyurmaktadır yüce Rabbimiz. (Bakara.281)
Yani Bu mesaj gereği;
Hayatımızın bütün aşamalarında Müslüman olmak zorundayız. Her an ve her saniye sınava tabiyiz. Her zaman ve her koşulda bu sınava hazır bir halde bulunmalıyız. Çünkü ölümün bizleri ne zaman ve nerde yakalayacağını kimse bilemez.
Onun için her daim şuurlu bir Müslüman gibi tetikte olmalıyız. Uyanık olmak zorundayız. Yüce Allah buyuruyor:
” Ve ölüm denilen kesin gerçek kapını çalıncaya dek boynunu Allah’a eğik tutacaksın” ey kul diyor yüce yaratıcımız. (Hicr,99). Ne demek, Her zaman hazır olacaksın. Her zaman dikkatli olacaksın. Okuyacak, anlayacak ve anlatacaksın….demek.
–Çünkü, Şaşırtacak ve yoldan çıkaracak binlerce engel vardır.
-Onun için yüce Allah hep ikazlarda bulunuyor. Bu hayat ve gelecek hayat için hazırlıklı ve uyanık olmamızı istiyor.
“O hâlde, ey iman edenler! Allah’tan gelen ilkelere sımsıkı sarılın ve kötülüklerden sakının! Herkes kendisini şimdiden hesaba çeksin ve yarınki ebedî hayat için ne hazırladığına baksın! Evet, Allah’a yürekten bir saygıyla bağlanın. Hiç kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” diye buyuruyor yüce Allah. (Haşr.18.)
Böyle bir mantıkla hareket ettiğimiz zaman ölüm baş ve göz üzerine gelsin. O zaman çekinecek bir şey kalmaz. Ve o zaman göğsümüzü kabartarak Elhamdulillah Müslümanız diyebileceğiz. İşte o zaman hem bu dünyada ve hem de öteki hayatta saadet ve mutluluk içerisinde bir hayatı yaşamayı hak etmiş oluruz.
Mevlam bunu hakk edenlerden eylesin.
Mevlam cümlemize böylesi bir imanı versin. Mevlam daima uyanık kalmayı nasip etsin. Ölümü göğüsleyecek, hiç korkmadan ve çekinmeden Rabbiyle buluşmayı arzu etmeyi nasip etsin. Ve cümlemizi cennetine dahil olmayı başarabilenlerden eylesin.
YORUMLAR