Çocukluğu sitede geçen fotoğrafta gözüken iki kareketeri; Sadi Özbeden ve Pala Remzi iyi bilirler. Zaman geçti iki insanda suretini onları tanıyanların hafızasına usulca bırakıp geçtiler.... Sadi Özbeden'in elinde daima telsizi vardı. Bizleri Ekonomada başlar kovmaya ta Çınarlı apartmanlarına kadar sürükler siteyi bizlere dar ederdi. Pala Remzi ise beyaz pantolon yumurta topluklu kundurasıyla her vakit şık ve kısmende bağırırdı ama çocuklarI severdi. Severdi sanırım?. " Hadi! Ula! Sıraya girin sinemaya bırakacağım ha! Gürültü yapmayın. Efendi durun haftaya Yılmaz Güney filimini getireceğim izlersiniz. Bizde beklerdik... Hep bekledik çocukluğumuzda bir kez olsun TPAO site sınamasında YILMAZ GÜNEY filmini izleyemedik.! Her şey değişim içinde yaşanan tüm anlar sadece belleğinde bir iz kalır. Bu da demek oluyor ki içinde bulunduğun zamanın değerini iyi bil iyi yaşa. Yarının garantisi olmadan anlık tüm insanı duygularını yaşa ve yaşat. Çocukluk döneminde büyüklerin anlattığı anlar o vakitler insana bayağı uzak kalırdı ya da yabancısı olduğun o yaşamın tümüyle yabancısısın.. Yaş ilerledikçe daha çok anlıyorsun zamanın ve yaşanmışlıkların değerini. İş işten geçmeden anı yaşamak kadar önemli olan ne olabilir ki? Edip Cansever zamana ilişkin şöyle demiştir: Bir su yılı denebilirdi geldi geçti Üstünde durmuyorum Terledim, bulanık baktım Ne varsa kendiliğindendi Hemen hemen evden çıkmadım. Sanki avuçlarımda sürekli Yıkanmış, tabağa konmuş bir meyvenin ellenmişliği Ola ki makyajı bir oyuncunun karışmış gözyaşlarına Yeni kireçlenmiş bir duvarın kireci Avuçlarımda sürekli Bir su yılı denebilirdi üstünde durmuyorum Kalmışsa kalmıştır bir çomak gibi Kuru Artık kullanılmayan bir demiryolu Kararmış, kırık dökük Üstünde bir yük vagonu. Mavi bir araba kapımın önünde Bütün yıl Bir su yılı Kapısını kimse açmadı Açıp kapamadı hiç kimse Aslında mavi de sayılmazdı pek